Guiza'nin gitmek istemesi kendi basina trajikomikken, Ilgili Haberler kismi...
O direkt trajik olacakken...
Denk gelmis.
30 Haziran 2009 Salı
Talihsiz algoritmalar...
Labels: Daniel Guiza
Neresinden tutsan...
''Fenerbahçe, ihtiyaç duyduğu zaman duruşu bozuk olan futbolcuları alıyor''
''Bugün Çanakkale'ye simge bir kupayla geldik. Bunun nedeni de gerçek kupaya özenenler ve onu göremeyenlerin olmasıdır. Nazar değmesin diye simgesiyle geldik''
"Bobo gitse de olur, kalsa da."
"Ancak bu yıl Şampiyonlar Ligi'nde oynayacağımız ve şartlara uygun bir stat da elimizde olmadığı için, bu yıl zaruri olarak maçlarımızı BJK İnönü Stadı'nda oynayacağız."
Not: Olimpiyat stadi 2005'te Sampiyonlar Ligi finaline ev sahipligi yapti, evet.
Labels: Besiktas, Levent Erdogan
29 Haziran 2009 Pazartesi
Aglatmayin Ana'mi...
Biz onu kupalar icin sevmedik...
2008'de kariyerinin zirvesindeydi, 2009'da dususte...
Bugun adina Venus denilen, lakin heykelden cok Nihalim'i andiran rakibinin karsisina cikan Ana, ilk seti, varlik gosteremeden 6-1 kaybettikten sonra, ikinci sette 1-0 ondeyken mactan cekilmek zorunda kaldi...
Burdan Ana'ya sesleniyorum...
Masaj konusunda hic bir teknik bilgim yok - ne ogrendiysem kendim ogrendim. Ister romantik takiliriz, istersen kupa cekerim... 2009 itibariyle kazandigin 6 milyonu koy bir kenara, ben ikimize de bakarim...
Aglama sen...
Labels: Ana Ivanovic
28 Haziran 2009 Pazar
Brezilya Aldi - VUUUUUuuuUUUUVZZzzzzzU
Ne idugu belirsiz Konfederasyon Kupasi'ni Brezilya'nin almasina gayet memnun oldugumu soylemeliyim. Amerika'da futbol derken perspektifi dogru oturtmak gerekir. Gecen Dunya Kupasi'ndan once FIFA siralamasina bakip gruplarindaki Cek Cum. macini garanti goren, Italya macini denk guclerin mucadelesi olarak lanse eden ve Gana macindan hic bahsetmeyen bir futbol cehaletinden bahsediyorum. Kazara Konfederasyon Kupasi'ni alsalardi bir sene boyunca Amerika'nin Dunya Kupasi'ni kazanma sansini %70-80 arasi goren bir suru insana tahammul etmek zorunda kalacaktim. O nedenle: tesekkurler Brezilya.
Ote yandan Amerika'nin bir yanini takdir etmem gerekli. Maci ESPN'den izliyorum ve Amerika 2-1 onde. Brezilya dalga dalga geliyor. Spiker cok rahat bir sekilde yorumcuya "Brezilya'nin maci kazanmasi icin ne yapmasi gerekir?" diye sordu. Yorumcu da ayni rahatlikta "Topa sahip olmalari gerekli. Acele etmemeleri lazim." vesaire seklinde cevapladi. Amerika gol atinca adamlarin ciddi heyecanlandigini ve Brezilya'nin gollerinde ciddi uzulduklerini de dusununce, aslinda bir spor musabakasinin tarafli bir gozle de adam gibi anlatilabilecegi sonucuna variyorum. Biz de artik yavastan her maca Viyana kusatmasinin canli yayini muamelesi yapmayi biraksak hic fena olmayacak.
Vee son olarak geliyoruz vuvuzelaya. Televizyondan takip ettigim final maci benim icin aynen su sekilde gelisti:
- Mac basladi (VUZzzzzzzzzuuUUUUUUZZzzz)Vuvuzelanin bana cagristirdigi seyirci profili maca gitmis olmak icin gidip sahadaki futboldan baska hersey ile hasir nesir olan guruhtur ki bu tipler Dunya Kupasi'nin cogunluk izleyicisi oldugu icin artik pek dert edilecek bir husus teskil etmiyorlar. Olayin benim icin en ilginc yani Guney Afrikali'larin vuvuzela karsiti goruslere kulturlerine yapilan irkci bir saldiri olarak bakmalari. Vuvuzela denen aletin beyaz bir is adami tarafindan topu topu 8 sene once Cin'den ithal etmeye baslanan plastik bir borazan oldugunu dusunursek olaydaki ironi yavas yavas ortaya cikar. Yani bizim stadyumlarin cevresinde colugun cocugun otturdugu borazan/duduk karisimi aletler Turk kulturunun ne kadar parcasi ise vuvuzela da Guney Afrika kulturunun o kadar parcasidir. Afrikali seyircilerin vuvuzelaya sahip cikmak icin verdigi verdigi hisrterik tepkiler, zaten bastirilmis irkci hislerini disa vurmak icin firsat kollayan Avrupali'lar icin firsat olurken; diger yandan da beyaz bir milyonerin bu aletlerin satisindan kupunu dolduruyor olmasi Guney Afrika'da yanlis giden pek cok seyin bir yansimasi degilse nedir?
- Amerika kisa surede 2-0 ustunluk sagladi (ZZZvvvUUUUUUuuuzzzUUUZzzzzzz)
- Ilk devre bitti (vvvUZZUZzzuzUUUUUZZZUZzzz)
- Brezilya 2-1'i yakaladi sonra dunyalari kacirdi, golleri verilmedi (VVVVUUUuuuuzZZZuzuzuzuuzz)
- Brezilya 3-2 one gecti (ZZZZZZUUUUUUUUUUUUUUUUUUUU)
- Brezilya kupayi kazandi (UUUUzvVVVVVVVVVVZzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz)
Dip Not: Dani Alves ile Sabri'yi ayni kadrajda yan yana gormedigim surece bu ikisinin aslinda ayni insan olduguna inanmaya devam edecegim.
Labels: ABD, Brezilya, Dunya Kupasi 2010, Konfederasyon Kupasi 2009, vuvuzela
25 Haziran 2009 Perşembe
Realiteye guvenim azaldi...
Basa gectigimde (neyin basi?) yapacagim ilk sey, baska bir spora cok onem veren ulkeleri uluslararasi musabakalardan yasaklamak olacak...
Aslinda tumuyle art niyetliyim: tek amacim futbolu beyzboldan ayirt edemeyen Amerika'nin futbola erisimini engellemek... Irrasyonel sanma beni sevgili okur; nedenlerini baska bir postta anlatirim elbet...
Lakin, ben bunlari dusunurken; Amerika'nin Ispanya'yi 2-0'lik net bir skorla gecmesi, Konfederasyon kupasinda finale kalmasi...
Del Bosque; bir kere guldur yuzumu arkadasim...
Bir kere...
Labels: Vicente Del Bosque
23 Haziran 2009 Salı
Rugan Ustu
Kot ustu konseptine yeni bir acilim getiren Gokhan Zan'i kutluyor Galatasaray'daki ilk pozisyon hatasina henuz Haldun Ustunel imzalar kurusun diye sozlesmeye uflerken dusmesini de ufak bir talihsizlik olarak yorumluyorum.
Iyimser Othello
Labels: Galatasaray, Gokhan Zan, Transfer
16 Haziran 2009 Salı
Kadrolu Topcular: Celil Sagir
Kendine has adamlara sevgim cok...
Sacma bir basin klisesiyle "patentli hareketi" olan adamlari severim - Blanc'in Barthez'in kelini opusu, Anelka'nin itici gol sevinci, Cantona'nin yakasi kalkik formasi, Michael Jordan'in dili, Riza'nin kollarini iki yana Edward Scissorhands tadinda acip kosmaya cabalamasi... Onemsiz de olsa, ozellikli adam keyifli oluyor.
Celil Sagir, profesyonel oyuncu oldugu halde, orta yaparken topa yukseklik kazandiramadigi icin once bir kere sektirip, ardindan orta acan tek oyuncudur. 22-23 yasindan beri izledigimiz Celil, 35 yasinda Malatya'da oynarken, hala ayni hareketi yapiyor arkadas...
Her seyiyle Samsunlu bir adamdi Celil, Samsun'da dogmus; futbola Yolspor'da basladiktan sonra, zamaninin 3. lig takimi olan Kadikoyspor'a transfer olmustu. 94-95 sezonunda, henuz 20 yasindayken giydigi Samsunspor formasiyla, bizim tanidigimiz Celil 1. lige merhaba der.
Samsunspor'un 3 buyuklerin canini pek yaktigi sezonlardir - Celil'in yani sira takimda Cenk Isler ve Serkan Aykut gibi iki forvet; Ercan ve Vural gibi iki saglam savunmaci da vardir... Kaledeki Ali Uyanik'in, Alloum Bouker oldugu donemlerden bahsediyorum...
Celil, Samsunspor'daki performansiyla, kendisini once Umit milli takimda, ardindan da kisa bir sureligine A milli takim kadrosunda bulur... Hollanda'yi 1-0 ile gectigimiz macta, Celil de ilk 11'dedir.
Seneler 2000'i gosterdiginde, Celil Samsun Kadikoy'u birakip, Istanbul'un Kadikoy'unun yolunu tutar.
Fenerbahce'nin 10 yabanciyla maca cikabildigi donemde kadroya girmeye calisir Celil, ama bekte sari Apo, sol acikta Rapaic ve Balic'in olmasi nedeniyle bir turlu forma giyemez. Sakatlikla da bogusur Celil; ve sene sonunda Istanbul macerasini sonlandirarak tekrar Samsunspor'a doner...
Samsunspor ligden dusunce, Celil de Bank Asya'ya gider. Ancak bu Samsunspor'a son gidis gelisi olmayacaktir.
Sonuncusu gectigimiz aylarda biten 2 Malatyaspor macerasi yasar Celil; ozellikle ikinci anlasmasi tadsiz sona erer. 900 bin liraya imza atan Celil; 270 bin lira alacagi icin Malatyaspor'a haciz getirtmeye kadar vardirir isi.
Simdilerde bosta Celil - 35 yasina gelmis, buyuk ihtimalle jubilesinden onceki son bir iki sezonunu geciriyor...
Takimiyla bu denli ozdeslesen, Samsun'un cocugu, sahalardan gidecek belki ama, bizim kusak ne zaman hali sahada orta yapmadan once topu kaldiran adam gorurse, "vay Celil'ime" diyecek...
Arif olana, o bile yeter aslinda...
Labels: Kadrolu Topcular, Samsunspor
15 Haziran 2009 Pazartesi
Öküz
Wikipedia belki de Internet'in en güzel sitesi. Herkesin her sayfasını özgürce değiştirebildiği. Bunun sonucu olarak da alanında ileri gelen pek çok insanın üşenmeden aktif olarak katkı yaptığı, insanlığın kümülatif bilgi birikiminin müthiş bir yansıması.
Doğru ve çalışkan Türk genci olarak sen ne yapıyorsun? Açıyorsun X futbolcusunun biyografi sayfasını, tuttuğun takıma transfer ediveriyorsun. Efendi efendi son takımının adını misal "Beşiktaş" diye değiştirsen ona da eyvallah. Öyle editleri bir saniyede sinek gibi ezip, sayfayı eski haline getirmesi kolay. Ama öküzlüğünü burada da belli edeceksin ya, bir Beşiktaş kelimesini yazabilmek için 10 tane editi peş peşe çakıyorsun. Sayfanın içine geri dönülemez bir şekilde sıçıp sıvıyorsun. İyi bok yiyorsun!
Mercimek kadar beynin olsa Türkçe Viki'ye iki kelime katkı yaparsın da Esperanto ile (19. yy sonunda icat edilmiş uydurma bir dildir) kafa kafaya olan makale sayımız yükselir. Belki...
14 Haziran 2009 Pazar
Uzakken-mis
Evdeki bilgisayar pertleyince, blogdan biraz uzak kaldik... Bu arada neler olmus?
- Mehmet Topuz dogustan Besiktasliymis...
- Perez daha soluk almadan Kaka'yi Real Madrid'li yapmis...
- Mehmet Topuz canli yayinlara baglanip "Besiktas'tayim, cok mutluyum" demis...
- Taner Gulleri onumuzdeki sene Istanbul Belediye'de oynayacakmis...
- Besiktas Mehmet Topuz'u borsaya bildirmis...
- Istanbul'da F1 yarisi olmus, Alonso bu sefer kazanamamis. Brawn bu isi iyi biliyormus...
- Fenerbahce Mehmet Topuz'u almis...
- Efes Pilsen, Ulker karsisinda 2-0 geriye dusmus...
- Besiktas'in basindaki adam rakibine "ezik" demis. Kucuk Ahmet, buyugunden daha on plana cikmis...
- Perez daha Kaka'si sogumadan, Ronaldo'yu da almis. 94 milyon Euro vermis...
- Topuz icin Fenerbahce baskani araya Kayseri esnafini, bir takim milletvekillerini, ve saibeli adamlari sokmus. Elinden tutup Istanbul'a ozel ucakla getirmis...
- Topuz olmayinca, Besiktas Nihat'i istemis. Nihat 'gelemem' demis...
- Galatasaray Rijkaard'i getirmis. Cevat hocayi kovmus...
- Efes Pilsen, Ulker karsisinda 3-2 one gecmis...
- Fenerbahce'nin en cok elestirilen oyuncusu, Konfederasyon Kupasinda Ispanya milli takimina cagirilmis...
- Bu satirlarin yazari ilk defa bir MLS macina gitmis. Futbol kalitesinin TFF 2. Lig ayarinda oldugunu gormus...
Daha iki - uc hafta evvel, Besiktas 'duble' yaparak sampiyon olmus.
Bir bilgisayarin hard disk'i gitti diye, neler olmus...
(Hosbulduk)
11 Haziran 2009 Perşembe
FERRARIbery
Dikkatli okuyucular farketmis, bugun hemen sobelediler Comert'i. Ne demisti blogdas? Long Island isimli hanim kokteyllerini fazla kacirinca (o ickiyi damardan versen fazla kacmaz ya o da baska bir yazi konusu) 93 model Ferrari istedigini belirtmis, kendini Kaka, Ronaldo ve Ribery'i isteyen Florentino reise benzetmisti.
Florentino en babalarini aldi, kolayi kaldi (tesaduf ki nam-i diger Ferrari). Yavastan araba saticilarini turlamaya basla efendi. Kankalik baska blog baska. Ben bu isin pesini birakmam.
Anket sag ustte. Comert bize hangi Ferrari'yi alsin? Cocukluk gozagrim Testarossa'ya yogunlasirsaniz sevinirim. Tsk bye.
F40
Labels: Christiano Ronaldo, comert, Ferrari, Florentino Perez, Kaka, Real Madrid, Transfer
7 Haziran 2009 Pazar
Benim de Soyleyeceklerim Var: Rijkaard'a Gercekci Bir Bakis
Egver vasat kavrami bir cizgi ise, Rijkaard onun her zaman cok uzaginda olmus bir kisi (cizginin ustune dogru oldugu kadar cizginin altina dogru da). Barcelona'daki ilk zamanlari ve 4 galibiyetle tamamladigi Rotterdam macerasi cizginin altinda kalan performanslari. UEFA'da 4. tur disinda berbat gecen bir sezondan sonra Galatasaray'in basina Rijkaard'dan daha iyi bir talih kusu konamazdi heralde. Sonuc ne olursa olsun muthis bir maceranin bekledigi kesin. Zaten iyiden iyiye futbolda sonucun pek degerli bir kavram olmadigini dusunmeye basliyorum. Butun turnuvalarin/liglerin tek bir sampiyonu olabiliyor. Ama en az katilan takim sayisi kadar farkli hikaye yasaniyor. Butun bunlara sirt cevirip sadece sampiyonlari anmak cok sacma geliyor. Turkiye olmadan 2008 Avrupa Sampiyonasi'ni, grup sonuncusu Kolombiya ve Andres Escobar olmadan 94 Dunya Kupasi'ni anabilir misiniz? Rijkaard-Galatasaray birlikteligi de cok muthis bir hikaye potansiyeli tasiyor, mudahil olmadan izlemeyi becerebilirsek...
Su an camia 2000 ruhunun icini yeteri kadar bosalttigina kanaat getirmis olsa gerek, Rijkaard'in gelisini ikinci Derwall vakasi olarak lanse etmeye basladi. 2000'in takimi 2000'in takimidir, Derwall Derwall'dir, Rijkaard da Rijkaard'dir. Ne eksik ne fazla. Rijkaard isminin altini Derwall degil, kendisi dolduracaktir. Florya'yi gorur gormez cim saha yapilmasini emreden adamla, ilk basin toplantisinda "hele bi takimi ogreneyim de gerisine bakacaz" diyen adam arasinda olaya bakis acisindan ciddi farklar goruyorum. Bu demek degildir ki Rijkaard devrim yaratamaz. Pekala yaratir ama devrim cok sancili bir surectir. Kapiya "devrime kadar gittim gelecem" notu asarak yapilmaz. Devrim bir tunelse cikisa bir metre kalana kadar burnunuzun ucunu goremezsiniz. UEFA kupasi yapma Hayrettin'ler, Chelsea'den evde 5 yemeler sonucu gelmistir.
Ilk paragrafin sonundaki sarta biraz daha yogunlasmak gerek. Rijkaard Galatasaray'a 5 senelik Barcelona macerasindan sonra bir sene kosesine cekilmis ve kafasini dinlemis olarak geliyor. Mental yorgunlugu sifir olsa da kendi halinde gecirdigi bir senede futbol uzerine ciddi sekilde dusundugunu tahmin ediyorum. Unutamali ki Rijkaard teknik adam olarak olgunluk cagina henuz erismemis bir insan. Bir senelik kafa izni esnasinda futbol felsefesine dair aklinda bir suru tas yer degistirmis olabilir. Eminim ki Galatasaray'da deneyip sonucunu gormek istedigi pek cok yeni fikri vardir. Ilk baslarda tutarsiz kararlar ve uygulamalar gorursem acikcasi sasirmayacagim. Hatta boyle seyleri bekliyorum. Turk futbolunu ve futbolcusunu, hatta kendi antrenorluk felsefesini sekillendirirken yapacagi ilk hamlelerin hepsinin dogru olmasini beklemek absurd olur. Denemeden yanilamazsiniz, yanilmadan ogrenemezsiniz. Iste en buyuk cekincem Galatasaray camiasinin Rijkaard'in gelisi ile daldigi bu hayal otobanindan gercekligin Arnavut kaldirimi yoluna gecer gecmez kan ter icinde kalip panik ataklar yasamasidir.
Diger yandan da basin beklenildigi gibi defansif bir boksor cekincesiyle gardini almadi. Aksine hic zaman kaybetmeden Rijkaard'a rastgele yumruklar sallamaya basladi. Hollandali'nin eninde sonunda yumusak bir karnini bulacaklardir. Iste burada Galatasaray taraftari Hagi, Kalli, Lincoln ve diger pek cok ornekte oldugu gibi basinin oyununa gelip yumusak karna hanceri batiracak midir yoksa daha sagduyulu davranmayi basarabilecek midir? Tarih tekerrurden ibaretse birinci sik cok daha agir basiyor. Rijkaard bir hafta daha gecikseydi su an omuzlardan inmeyen Polat-Ustunel ikilisine de eminim cok agir gecirmeler baslayacakti. Galatasaray taraftarinin son zamanlardaki sabika kaydi ileriye yonelik her turlu umidimi sondurmeye tek basina yetiyor.
Son olarak karsisinda Rijkaard'i gorunce aklina gelebilen tek soru "Fener'den teklif aldiniz mi?" olan okuzlere Rijkaard'in ne kadar tahammul edecegini kestirmek gercekten zor. Umarim butun bozuk saatler ayni anda dogru zamani soyler ve Turk futbolu olarak cok muthis bir surece gireriz.
5 Haziran 2009 Cuma
Fatih Terim, Avram Grant ve kenar pandomimi
Fatih Hoca'nin en ilginc yonlerinden birinin kenardan oyuncularina cok hararetli figurlerle verdigi taktikler olsa gerek. Hep merak etmisimdir acaba oyuncular gercekten anliyor mu o mimik ve parmaklarin (bir tanesi gazi simdi) teatral birlikteliginden dogan essiz kompozisyonu? Yoksa Fatih Hoca kendi kendine mi tepiniyor? Bir gun ogreniriz elbet.
Chelsea'de birkac ayligina teknik direktorculuk oynayan Avram Grant'in kenar taktikleri ise gercekten anlatilmaz yasanir nitelikte:
Labels: Avram Grant, Fatih Terim, Kenar Pandomimi
2 Haziran 2009 Salı
4 oldu, tamam dedik...
UEFA iyice sasirdi arkadas...
Seneler evvel hakem triosu lafi dolanirdi ortada; orta hakem ve iki yan hakem gibi basit bir kombinasyon vardi (veya kombinezon; Omer Urundul onemli bir insan).
90larin sonuna dogru 4. hakem hadisesi ciktiginda "tamam" dedik, "olur" dedik. Tribun olaylarinin costugu, saha kenarinin alevlendigi yillardi. "4. hakem gelsin, orayi toplasin" mantigina kahvelerde onay verdik...
Ama arkadasim, UEFA'da insaf yok; onumuzdeki sene yapilacak UEFA ligi maclarinda 2 ekstra hakeme gorev verilecegini acikladilar.
Bu arkadaslarin gorevi ceza sahasi icinde olan biteni kolacan etmek ve orta hakeme bildirmek olacakmis...
Bildigin teskilattir bu; birader...
Baska bir sey degil.
1 Haziran 2009 Pazartesi
Evine geri don: TSYD
TSYD kupasi en keyifli organizasyonlardan biriydi... 11 yilda 13 kupa kaldirip takimdan ayrilan Hasan Sas'in haberini okurken, bu kupalarin 2'sinin TSYD oldugunu ogrenince hatirladim...
Lig oncesi 3 derbi izleyip, yeni transferleri gormeyi ozledim arkadasim ben...
"Erken form tutma" geyigi ile almayin elimizden su keyfi...
Not: Bi Fotospor varmis, ne oldu ona? Absurdizmin sinirlarinda gezen, ne oksijensiz bir basliktir su? (Odamin duvarini susler 5 senedir, o da ayri bir husus).
Labels: Fotospor, TSYD kupasi