27 Kasım 2010 Cumartesi

Mac Topunu Almak


Bes gol atana top bedava.

16 Kasım 2010 Salı

Gunun Resmi - 2 (Seni de gormek nasip oldu ya)


Allen Iverson, Besiktas formasiyla ciktigi ilk macta, 11/16/2010.

Anadolu devrimi filan yok - II

Yorumlar gelmis, ne guzel... Hos, ben daha ikinci yaziya baslayamadan bugun de Sadri Sener konusmus, "Anadolu devriminden bahsetmek icin erken, hele biz de bir sampiyon olalim da" diyerek... Ona da geliriz elbet... 

90'larin ortasina kadar gelinen donemde, futbol mahalli ve uluslararasi olarak oynaniyordu. Avrupa'nin haricinde bu durum iyice goze carpiyordu: Dunya Kupalarinda surekli zirveye oynayan Arjantin, ayni zamanda dunyanin en unlu derbisine ev sahipligi yapiyor; ama futbol dunyasinda cok da sozu gecmiyordu... Hatta en iyi oyunculari (ki gelmis gecmis en iyi topcudur), Napoli gibi bir takimda, UEFA sampiyonlugu yasayarak seviniyordu. 

Bu tezatlik 2000'lere geldikce kaybolmaya basladi - TV yayinlarinin artmasi, Internetin yayilmasi gibi teknolojik gelismelerle, "mahalli - ulusal" kutuplasmasi yerine, once "kitasal" ardindan "global" bir statuye burundu futbol. Wigan'in forvet hattini ezbere sayabiliyorsam, bu futbolu babamdan daha cok sevdigim icin degil, zamaninda CM'nin ve televizyonun basinda daha cok vakit gecirdigimdendir suphesiz. 

Bu kitasal ve global degisimin onemli etkileri oldu - gercekten buyuk olan kulupler (Man Utd, Real, Barca, Inter, vs.) global kitleleri etkilemeye, global bir ilgiyi cekmeye basladilar. Amerika'lilar Ingiliz kuluplerini satin alirken, Real her sene transfer rekorlari kirmayi aliskanlik haline getirdi. 

Isin asil ucu, kendini buyuk zanneden kuluplere dokundu... Bizim uc buyukler gibi, borusu sadece yurt icinde oten takimlar, bir anda kendilerini sacma sapan bir durumda buldular. Lokal ligleri hala mahalliydi, ama kendilerine rakip gordukleri takimlar artik kitasal ve global arenada soz geciriyorlardi. Kucuk takimlar icin onemli degildi bu, onlar kucuktu nasil olsa, ama bu ozde degil sozde buyuk takimlar icin onemli bir sikintiydi... 

Oyle degil miydi ki "dunyada 25 milyon Fenerbahce'li" basari bekliyordu takimlarindan... Viyana kusatmasini uzerinden atamamis her Turk genci gibi, "Avrupa Fatihi" olma hirsi buruyordu gozlerini... 

Iste ne olduysa oldu, 2000'li yillara girerken rota Osmanli Imparatorlugunun dusus donemindeki gibi Avrupa'ya cevrildi... 

O donemden bugune olanlari, vizyonsuz hareketlerin sonucunda ortaya cikan realiteleri, kucuk takimlarin arayi kapatmasindan cok, sozde buyuk takimlarin yaptigi yanlis hamleleri konusalim... 

14 Kasım 2010 Pazar

Gunun Resmi - 1


Manisaspor maci sonrasi- bol gelen pantolonuyla - Gheorghe Hagi.

Plase: Sunderland'dan 3 tane yiyince embesile baglayan Carlo Ancoletti: http://i.dailymail.co.uk/i/pix/2010/11/14/article-0-0C125BDB000005DC-766_468x303.jpg

Anadolu devrimi filan yok - I

Insan dogasindan anladigimi, yahut, insanlari anlamak icin cok caba sarfettigimi filan anlatacak degilim. Yalniz, bildigim, emin oldugum tek bir sey var...

Caba ve Odul.

Cok basit ekonomik teorilerinnden yola cikip, "birader, insan dedigin "odulu maksimize etmeye calisan bir sirkettir" edebiyati da yapmayacagim, gerek yok. (Ha yapilir mi, hem de nasil...)

Lakin - soyle bir durum var, eger ortada bir odul varsa, normal sartlar altinda, her organizasyon, o odule ulasmak icin elinden geleni yapacaktir.

Futbol kulupleri de bu durumdan muaf degil elbet - ortadaki oduller cok net: para ve populerlik. Hatta, ufak kulupler icin daha da spesifik bir odul var: "buyuk takim yenmenin getirdigi ego (para, vs.)".

Hikmet Karaman bugun cikip "Hagi cok iyi futbolcuydu, ama ben ondan daha iyi antrenorum" diyebiliyorsa, bu ego ve populerligin disa vurumudur, Hikmet gibi egosu icin yasayan biri icin, en buyuk oduldur.

Buradan yola cikarak bugunku Galatasaray macini, Besiktas'in durumunu, Trabzon'un niye lider oldugunu, Anadolu devrimi diye bir seyin niye olmadigini, onu bunu konusacagiz...

Daha dogrusu ben kendimce yazacagim, sizler de belki katilacaksiniz... Haydi rastgele!