Turkiye'nin Ingiltere maclarinda 8'e abone oldugu devrin kapanmasinin miladi Derwall'in Turkiye'ye ayak bastigi andir. O gunden sonra Avrupa'da ve Dunya'da ciddi basarilar elde ettigimiz ve Turkiye'yi futbol haritasina yerlestirdigimiz devirde en cok sikayet edilen husus Turk futbolu diye bir ekolun olusmamis olmasidir. Bence yanlis bir sikayettir.
Turk olmayani yenebildigimizi farkettigimiz devir, evine ilk bilgisayar alinmis cocuklar gibi her seyi kurcaladigimiz, cogu zaman ne yaptigimizi bilmedigimiz ve genellikle oyun oynadigimiz devirdi. O zamanki hakim mantaliteyi dugun halayinda "biz biliyoruz da mi oynuyoruz kardes" diyen delikanlilarin ruh haline benzetirim. Donemin karakteristik futbolu taktik ve kollektif aciklarimizi ekstra imana dayali bir fizik mucadele ve Allah vergisi teknik ile kapatmaya calismaktan ibaretti. Gecmis zaman kullaniyorum cunku son zamanlarda yabancilari yenmenin artik eski heyecani ve orijinalligi kalmadigi icin bu karakteristigi eskisi gibi sevkle sahaya yansitamaz olduk. Turk futbolunun Dunya arenasinda son zamanlarda girdigi duraklama devrinin baslica nedenlerinden biri budur.
Akla ve plana bagli hareket etmedigimizin en buyuk kaniti alinan son derece istikrarsiz sonuclardir. Chelsea'den 5 yedikten sonra Galatasaray gitti kupa 2'yi kaldirdi. Yine Galatasaray ayni kupaya bir dahaki direk tesrifinde ilk turdan Tromso'ye elendi.
Turk futbolunun artik yeniden bir asama katetmesi gerekmektedir. Akilci ve taktik disipline bagli olarak oynamaya baslamanin zamani aslinda coktan geldi. Gerek Tromso'yu gerekse Liverpool'u tekrar yenebilmek istiyorsak iman gucu futbolunu bir kenara birakip akil futbolunu oynamayi ogrenmemiz gerekiyor. Bu degisimin ilk sinyalini aslinda Sampiyonlar Ligi'nde ceyrek final oynayan Fenerbahce verdi. Kadronun yabanci agirlikli olmasinin etkisi yadsinamazdi. Yine de dengeli bir kadro ile akilli ve sabirli oynayarak cok buyuk maclar kazandilar. Hasta ruhlu baskanlari o sene kiytirik TSL'yi kazanamadiklari icin butun yapiya reset atti. Fantastik bir futbol cinayetidir gozumde.
Nihayet Rijkaard ve Galatasaray'a geliyoruz. Dun aksam sahada kagit uzerinde kendisinden cok geride bir Avrupa takimina karsi yenik duruma dusmesine ragmen belki de ilk defa taktik duzenden kopmamaya calisan, paslasan, ezberledigi atak setlerini sahaya dokmeye cabalayan bir Galatasaray vardi. Havadan karsi takimin kalecisinin ellerine ya da stoperlerin kafasina hicbir sisirme top suzulmedi. Isimlere takilan bir adam degilim. O yuzden Rijkaard ilk aciklandiginda adami antreman sahasinda esofmanla gormeden ikinci Derwall donemini mujdeleyen yorumlara pek kulak asmadim. Ancak dun sabirla ve paniklemeden futbol oynamaya calisan Galatasaray'i gordugumde ilk defa kendimi inananlar kervaninda hissettim. Agir aksak, kor topal da olsa Galatasaray bir seyleri degistirmeye, anlamaya calisiyor. Bu girilen yolda Rijkaard ve Neeskens'in bolca sansa ihtiyaclari olacagi kesin. Bu ikiliye yeteri kadar inanc baglandigi takdirde, yine bir devri kapatip yeni bir devir acan buyuk bir basariya ulasmak muhtemeldir. Bunun sinyalini, ironik bir sekilde, Galatasaray Ali Sami Yen'de Sturm Graz ile berabere kalarak vermistir. Dun aksamki mactan alinmasi gereken ana fikir benim gozumde budur.
Son not da Mehmet Topal icin. Tiger Woods ilk sahne aldiginda da turnuvalar kazanan kalburustu bir golfcu idi. Sonra birden arenadan cekildi. Yeni bir vurus teknigi uzerinde calismaya basladi. Bir suru turnuvada basarisiz oldu ama sonunda istedigi sekilde oynamayi basardi. Yillarca katildigi her turnuvayi domine etti, golfun gelmis gecmis tartismasiz bir numarasi oldu. Benzer sekilde kabugunu kirmaya calisan Mehmet Topal'i izliyorum kac mactir. Surekli yuksek riskli paslar atan, bol bol top kaptiran ama denemekten asla yilmayan bir adam var sahada. Bu esnada kimlik bunalimi yasiyor, defansif yonu aksiyor, zaman zaman en basit pasi atamaz hale geliyor ama yilmadan deniyor. Istediklerini basardigi anda Avrupa'nin sayili orta sahalarindan birisine donusecegi benim gozumde kesindir. Belki de ben abartiyorum. Bildigim tek birsey var. Muhterem Galatasaray seyircisi (taraftar degil) Topal'i yuhalamaya ve sabirsizlik gostermeye devam ederse Topal'i dogru yone degil Selcuk Sahin'lik yonune iter. Belki de son iki maclik beraberlik serisinin en guzel meyvesi basarispor taraftarinin tribunden silkelenmesi olacak.
1 Ekim 2009 Perşembe
Galatasaray Nereye Gidiyor?
Labels: Frank Rijkaard, Galatasaray, Johan Neeskens, Sturm Graz, UEFA ligi
Yazar: Othello at 19:47
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 Yorum:
Çok teşekkürler yazı için, bu tarz kafa çalıştırarak yazılan, tezcanlılıktan uzak fikirlere ihtiyacımız var.
Tek tam olarak katılamadığım konu Mehmet Topal.. Belki bahsettiğin pasları deneyerek oyununu esnetmeye, geliştirmeye çalışıyor, ancak geri paslar konusunda imanı gevretiyor.
tebrik ederim, çok güzel bir yazı olmuş.
aytek
Yorum Gönder