30 Kasım 2009 Pazartesi

Aslan parcasi...



Benim hakkımda çıkan haberleri okudum, ama benim için problem değil. Inter beni kovarsa, bir haftaya yeni bir takımın başına geçerim
Jose Mourinho, basin aciklamasi.

Arkadas, ne ozguven varmis adamda. Senelerdir aforizma manyagi yapti bizi, halen devam ediyor... Yegenim, bir otur, bir soluklan soyle...

28 Kasım 2009 Cumartesi

Farketmediyseniz...



Farketmeyeniniz vardir diye yaziyorum, Spormax Digiturk 78. kanalda. Aboneligimi iptal ettirdigim gunu coskuyla aniyorum tekrardan. Beyinsizler surusu...

25 Kasım 2009 Çarşamba

Acima yetime... (0-1)

Oyle ya da boyle, dunya uzerinde Sampiyonlar Ligi maclarini "oyuncu dinlendirme maclari" olarak goren bir iki hoca var... Biri de Ferguson...

Cikardi genclerini...

Gibson'u izlemedim, geri kalani gelecek vaadeden gencler... Macheda gecen sene sampiyonlugu getirmisti...

Olan oldu, "Besiktas'in tarihine Manchester United galibiyeti yakisir" diyen Denizli hakli cikti...

Cok yakisikli oldu be...

24 Kasım 2009 Salı

Oyuncu Ljungberg


32 yasinda ol...

Arsenalde top kostur...

Koca bi hic...

Freddie Ljungberg, bizim sirketin Company Store'undan kendisine XBOX 360 ve Direksiyon alirken...

22 Kasım 2009 Pazar

MLS sezonu bitti... Real Salt Lake sampiyon...


MLS bugun oynanan macla sona erdi...

Macin benim icin en ilginc noktasi, finalin Seattle'da yapiliyor olmasina ragmen, benim bundan haberim olmamasi, ve Beckham ayagimiza kadar geldigi halde, kendisini kanli canli izleyememis olmam...

MLS ile ilgili uzun zamandir yazmak istiyorum. Ligde kaliteli topcu neredeyse yok... Oynanan sey futboldan cok, el kullanilmayan Amerikan Futboluna benziyor... Ecnebilerin "fluidity" (akicilik) dedigi seyden cok uzak, kopuk kopuk bir futbol. Bir de, genellikle Amerikan Futbolu sahalarinda oynanan maclar halifleks uzerinde oynandigindan, hic tad vermiyor...

Dusunsenize, surekli Denizlispor - Kasimpasa (Y.V. oncesi) maci izlemek gibi bir sey...

Neyse efendim, final macinda Los Angeles Galaxy ile Real Salt Lake karsilasti... Real playofflara en dusuk "seed" olarak katildigi halde finale kadar geldi, ve 1-1 biten normal surenin ardindan, penaltilarla maci aldi...


LA Galaxy adina penalti kaciranlardan en tanidigi Landon Donovan... Takiminin 4. penaltisini kacirdi... Real Salt Lake'in kalecisi Nick Rimando 2 penalti kurtardigi macin ardindan, MVP odulunu de kapti...

Real Salt Lake — Nick Rimando, Kyle Beckerman, Robbie Russell, Nat Borchers, Robbie Findley, Will Johnson (Ned Grabavoy, 46th), Yura Movsisyan (Fabian Espindola, 75th), Jamison Olave, Javier Morales (Clint Mathis, 22nd), Andy Williams, Chris Wingert.

Los Angeles — Donovan Ricketts (Josh Saunders, 66th), Landon Donovan, Gregg Berhalter, Mike Magee, Todd Dunivant, Omar Gonzalez (A.J. DeLaGarza, 89th), Chris Birchall (Chris Klein, 79th), David Beckham, Sean Franklin, Edson Buddle, Jovan Kirovski.

Attendance: 46,010

21 Kasım 2009 Cumartesi

2010...


Bir kac aydir mesguliyetimiz son raddedeydi... Nedeni Outlook 2010'un betasinin cikiyor olmasi, ve cikarmanin beni ebemle burun buruna getirmesi...

Blog yazari futbolu isinden fazla sevse de, kirayi odeyen is...

Neyse, bir iki hafta rahatiz, postlar akar...

Yorumu eksik birakmayin birader, onlarla keyifli oluyor bu is...

Extreme Caycilik



Artistlik yapma da cay koy demisler, herif artistlik yaparken cay koymus. Cok guzel insanlar taniyoruz Internet sayesinde...

Bir de coban versiyonu vardi bunun.

Salladim oldu


Besiktas Fenerbahce'yi 3-0 yendi. Goller guzel... Futbol orta... Ama Fenerbahce bitmis... Oyle olunca, mac koptu, kopunca 6, 7 olabilecek mac, 3'te kaldi...

2 asist Ibo'dan... Mucize! Mac sonu iki yorum vardi...

Mustafa Denizli'ye sordular, "Ibo 2 asist yapti"... Cevap guzeldi... "Eee, yapabilir tabi ki..."

Ama daha bombasi Ibo'nun kendisinden...

Soruyorlar, sol ayakla degil de, sag ayakla yaptin ortayi diye... Cevap muhtesem: "Sol ayakla 2-3 guzel orta yaptim, gol olmadi, sag ayakla salladim, oldu".

Ibo, sen senelerdir salliyorsun... Gormuyor muyuz?

19 Kasım 2009 Perşembe

Abe: Keyifli adam...


Olayin aslinda ne futbolla ilgisi var, ne de (cok zorlamazsak) gundemle... NPR'da duydum, anlatasim geldi, odur...

Sene 1861...

Amerikan Ic Savasinin baslamasinin uzerinden yalnizca 7 ay gecmis...

Abe Lincoln'un onderligindeki Kuzey'in gemilerinden birisi, Guney'in sivil posta gemisinin yolunu kesiyor... Geminin icinde postadan cok daha onemli iki sey var, Guney'in zamanin en guclu devleti olan Ingiltere'ye gonderdigi elciler...

Iki elciyi esir aliyor kaptan Charles Wilkes...

Kuzeydekiler, Guney'i alt edememisken daha, bir de Ingiltere ile savasin esigine geliyorlar...

Once kaptan Wilkes'i tebrik eden Kuzey yetkillileri, savasin cok yakin oldugunu gorunce cark ediyor, ve ellerindeki elcileri Ingiltere'ye teslim ediyorlar...

Ingiltere'nin bir istegi daha var...

Ozur.

Abe Lincoln gururlu ama... Ozur bekleyen Ingiliz yetkililerine bir hikaye ile cevap veriyor...

Batida (o zamanlar Ohio Amerika'nin batisi), bir adamdan bahsederler... Poker oynarken, aniden bicagini cikarip, rakibinin elini masaya saplamis... Cok sakin bir sekilde, "eger o elinin altinda maca as yoksa, simdiden ozur dilerim"...

'Ozur dileyecek bir seyim yok'un edebisi...

Hep futbol olacak degil ya...

Henry olayi...


Ta Monaco gunlerinden severdik keratayi... Juve'de sol acik olmayi becerememis, Arsenal'de EPL'nin en buyuk oyuncularindan biri olmustu...

Hani sorsan "egoludur, ama iyi adamdir" diyecegimiz adamdi...

Irlanda macinda yaptigi, kazanmayi cok isteyen her futbolcunun yapabilecegi bir hareketti... Hareketi mesrulastirmaz; ama en azindan nedenini anlatir...

Irlanda'da persona non grata, cok da normal... Mucizevi bir surecin ardindan, mac uzatmalara gidecekken Turkiye'nin basina boyle bir sey gelse "abi bizi zaten aralarina almazlar" muhabbeti girlaydi...

Bazilari "mac sonrasinda hatasini kabul etti, adam gibi adammis" diyor...

Yapmayin arkadasim...

Adam gibi adam, o golu attiktan sonra elini kaldirir, hakeme "golu iptal et, elimle attim" der...

Onu demediyse, mac sonunda takla atsa bize ne...

18 Kasım 2009 Çarşamba

Garp kurnazi Galatasaray

Fotograftaki arkadasin adi Cemal Nalga...

Bir hazirlik macinda rakibine yumruk atinca 5 mac ceza aliyor... Basketbol federasyonuna gonderilen belgede, Cemal'in 5 hazirlik macinda oynamadigi belirtiliyor, ve Basketbol federasyonu bunu tescil ediyor...

Sonradan ortaya cikan, Galatasaray'in bu 5 macin 2'sinde Cemal'e Tufan formasi giydirmek suretiyle Cemal'i oynattigi...

Fiyasko... Sark kurnazligi, lakin liselilerden sark olmaz, garp kurnazligi bu olsa gerek...

Ama Turk isguzarligi her yerde ayni... Bir iki saat icerinse, kurumsal sorumluluk pesindeki Cimbom, basketbol subesinin teknik heyetini kovuyor...

Iste benim sikintim burda...

Arkadasim, belki dogru karar bu... Ama ne sovu pesindesiniz, nasil bir hirstir bu? Bir dur, bir anlik karar verme...

Yok...

Daha isin asli astari haber bultenlerine dusmeden infaz verildi...

Her tarafimiz sark olmus, garb bize ay kadar uzak...

17 Kasım 2009 Salı

Karamanin oyunu - II


Saganin ikinci perdesi bir Pazartesi yasaniyordu... Hikmet Karaman antreman saatinde tesislere geliyor, lakin Ceyhun dahil bir avuc disinda hic kimseyi bulamiyordu... Karaman noter cagirtiyor, kendisinin tesislerde oldugunu belgeletiyordu...

Olayin arka yuzu ayni gun ortaya cikmisti. Belki de daha once gorulmemis bir sekilde, yonetimin gorevlendirdigi Ankaragucu calisanlari oyunculari tek tek aramis, "sabah antremani iptal oldu, yeni antreman 18:00" diye bir mesaj iletmisti... Oyuncular Karaman'i arayinca, olayin ic yuzu aydinlaniyordu...

Macera romani gibi bir hayat yasaniyor guzel ulkemde... I. Melih'in oglu once ordunun basina getiriliyor, arkasinda enkaz gibi bir belediyespor birakiyordu... Ardindan gecerli sozlesmesi olan Hikmet hocayi, Iustinaius'a tas cikaracak oyunlarla alt etmeye, pes ettirmeye calisiyordu...

Ikinci perde "adalete guveniyorum" diye bagiran bir Hikmet hoca, ve kameralar onundeki sessizligini koruyan Ahmet Gokcek ile kapaniyordu...

Ucuncu perdede kovulmalar ve Norvecli bir adam var... O da yarina...

Mantikli adam...


Onemsiz bir futbolcuyken, belki de Avrupa futbolunun rotasini belirledi Jean-Marc Bosman...

Bosman kuralinin transfer piyasalarini nasil etkiledigini anlatmaya kalksak, on post cikar... Lakin, uc basit madde var, birincisi, oyuncular icin hareket kabiliyeti cok yukseldi... Ikincisi, oyuncu menejerleri transfer uzerinden degil de kontrat uzerinden para kazandiklari icin, cok zengin ve cok guclu oldular... Ucuncusu de, kontratlarin surelerinin uzamasiyla, bonservisler astronomik rakamlara ulasti...

Liverpool'un Amerikalilar tarafindan alinmasindan sonraki borcu yaklasik 250 milyon Pound... Bu borcun altindan halen kalkamayan kulup sahipleri, Fernando Torres'i, 100 milyon Pound karsiliginda satabileceklerini aciklayinca, Rafa'dan cevap cok cabuk geldi...

"100 milyona da olsa, Torres giderse, ben de giderim"

Ucuz kahramanliga alisigiz... Lakin, bu tehdidin arkasi bos degil arkadas...

Benim de kapimda Real Madrid beklese, yarin patronun odasina ayni sekilde girerim...

Mantikli...

16 Kasım 2009 Pazartesi

De Nigris: R.I.P

Futbolcu adam genc oluyor...

Her genc olen trajedi...

De Nigris (hani Anadolu takimlarinda oynarken gidip Meksika milli takimi formasi giyen forvet), dun gece, henuz 31 yasinda, kalp krizi gecirerek hayata veda etmis...

Golleriyle, uzun saciyla hatirlariz kendisini...

14 Kasım 2009 Cumartesi

Yeni de yeri de...


Tevez ile yasitiz...

Ceyrek asri devirdik...

Aksamlari isten geldimde "cok yoruldum, birakacagim artik" diyorum... Sonra tipis tipis isin yolunu tutuyorum sabah...

Lakin Carlos terbiyesizi bizim bu ufak capli hissiyatimizi buyuk capli basinla paylasmis... "Futboldan sogudum, artik doydum, oynamak istemiyorum" aciklamasini yapmis...

Allah'indan bul Carlos...

Senin haftada kazandigin 145 bin Pound'u on yilda kazanamayan adam taniyorum ben...

Icim burkuldu (Enke)


Hemen bir asagidaki postu yazmak uzun bir sure aldi...

Ustte alintiladigim kisim da haliyle 10 Kasim'dan once yazilmis... Postu attiktan sonra, bir arkadasin uyarisi ile farkina vardim...

Teeey tey...

Bunlar da buradaydi 11'i: Bir donem Turkiyede top oynamis aktif topcular


Cok kriz gordu Turkiye... Cogu suni... Lakin, transfer piyasasi hic yavaslamadi arkadas... Bir donem Turkiye'de oynamis, halen aktif olup da, yurt disinda forma giyen cok yabanci var... Bir 11 cizelim kafamizda...

1- Brad Friedel: 1995'te Galatasaray'a geldiginde, 1994 Dunya Kupasinda oynayabilmek icin Amerikan Futbol Federasyonu ile ozel bir sozlesme imzalamis; ardindan Ingiltere'nin yolunu tutmus, ama vize alamamis bir kaleciydi... 30 maca ciktigi Galatasaray'da, iyi de bir performans gosterdi... Kisa bir Amerika macerasindan sonra once Liverpool'un yolunu tuttu; ardindan Blackburn Rovers'in kalesini 9 sezon ustuste korudu... 38 yasinda oldugu halde halen Aston Villa'nin kalesinde olmasi (su anda Chelsea karsisinda oynuyor) performansinin ozetidir... TSYD'de, Besiktas'ta oynayan Kucuk Orhan'dan 40 metreden yedigi gol, hala aklimdadir... Plase: Ali Faryd Mondragon, Oscar Cordoba, Robert Enke

2- Geremi Nijtap: Ilhan Cavcav'in kiloyla Afrika'li getirdigi doneme rast gelmisti Geremi... Sag bek, sag haf, orta saha derken; hem muthis bir performans gostermis; hem de menejerlerin agzinin suyunu akitir olmustu... Netekim, Real Madrid'den gelen bir teklifle Ispanya'nin yolunu tutmustu Geremi... Baljic'ten sonraki ikinci kazik olacak derken; fena bir performans gostermedi Gana'li... Ardindan EPL'e kapak atip, Middlesbrough ve Chelsea formasi da giydi... Newcastle ligden dusunce Turkiye'ye gelir diye dusunuyorduk; olmadi... Plase: Cesar Prates

3- Juan Francisco "Juanfran" Garcia Garcia: Besiktas'a Celta Vigo'dan geldiginde, takimin basinda Sariyer Kasabi vardi... Ispanya milli takiminda 11 macta gorev yapmis, saglam bir sol bek geliyor diye dusunurken, ruhsuz bir sekilde sahada dolasan, disi 28, ici 100 yasinda bir adamla karsilasmistik... Kara Yildirim, kasabi gonderince, Juanfran'a once kulube; ardindan da Amsterdam'in tasli yollari gozuktu... Ajax'taki yarim sezonundan sonra Zaragoza ile anlasip, forma kavusunca, komsu AEK'ta top oynamaya basladi... "Kumasi iyi" diye kendimizi avuttugumuz topculardandi... Pek bir sey katmadan gitti... Plase: Iyi sol bek gelmiyor bu taraflara...

4- Stjepan Tomas: Memlekete son zamanlarda cok iyi stoperlerin gelmediginin isaretidir Tomas. Ne vasati asti, ne vasatin altinda kaldi... Sessizce 100den fazla maca cikti Fenerbahce ve Galatasaray formalariyla. Galatasaray'da oynarken halen Hirvat milli takimina seciliyordu; 2006'dan beri o formanin da yuzunu gormedi... 2008'de Rubin Kazan ile kariyerinin 8. lig sampiyonlugunu kazandi... Madalya zengini... Plase: Milan Stepanov, Fabiano Eller

5- Fabio Luciano:
Fenerbahce'ye Brezilya'dan geldiginde, salakca sorular soruldu basinda... Brezilya'dan defans oyuncusu mu alinirmis? Alinirmis efendim... Luciano defanstaki basarisindan cok, 4 macta 1 gol ortalamasiyla oynamasi ile dikkat cekti. Cok uzun bir sakatlik sonrasinda Fenerbahce kontratini fesh edince, Flamengo'nun yolunu tuttu... Halen oralarda... Plase: Fernando Meira, Abel Xavier, Flip Daems

6- Jose Kleberson:
Ronny Johnsen Besiktas'tan Manchester'a gittiginde hepimiz sasirmistik... Turkiye'den "futbolu bilmiyor" diye gonderilen bir oyuncu nasil oluyor da o muthis Manchester'a transfer oluyordu? Cevabini bilemesek de, Johnsen 100'den fazla maca cikti Manchester'la... Bir kac sene sonra aksi yone bir transfer gerceklesiyor, Brezilya milli takiminin on liberosu Kleberson, Besiktas'in yolunu tutuyordu... Lakin, tribunu heyecanlandran Jose, sahada bir turlu bir sey yapmiyor, toptan kaciyor, kactikca taraftara artik yaslanmis olan Tayfur'u aratiyordu... Gumbur gumbur geldigi Besiktas'tan sessizce ayrildi... Ulkesine dondu... Simdilerde yine Brezilya milli takiminda oynuyor... Plase: Josip Skoko, Eduard Cisse

7- Franck Ribery:
Galatasaray'a geldiginde bir cogumuz adini bile duymamistik... Onceki 4 seneyi 4 farkli takimla gecirmis bir oyuncuydu... Galatasaray'da oynarken herkes "iyi is yapacak" diyordu... 14 lig macina cikti, ve ne olduysa sezonun sonunda oldu... Marsilya'nin yolunu bedelsiz tuttugunda Galatasaray'li taraftarlar Ozhan Canaydin'in adini lanetle anmaya baslamislardi bile... 10 milyon Euro istedi Galatasaray, hic bir sey alamadi... 25 milyon Euro'ya Bayern Munih'in yolunu tuttu... Perez'in istedigi olsa, su anda Real Madrid formasi giyiyordu.. Bu sene olmadi, ama seneye kesin gozuyle bakilan transferlerden... Buyuk ihtimalle bu grup icinde su anda en cok piyasasi olan isim... Plase: Lukas Zelenka

8- Stephen Appiah:
Cok iyi biliyorduk Appiah'i... Juve'de mutsuzdu... Aziz Yildirim Fenerbahce'ye getirdiginde kaslar kalkti... Anlatilanlar ilgincti: Yildirim Appiah'in menejerine aciktan 2 milyon euro vermisti, ve Appiah istemese de, menejerinin tehditlerine dayanamayarak, istemeye istemeye gelmisti Fenerbahce'ye... Ne denilirse denilsin, cok da iyi oynadi Appiah... Bazi donemlerde hic oynamadigi sag acikta bile oynarken vasatin ustundeydi... Pis bir sakatlik yasayinca, Fenerbahce cozumu kontratini iptal etmekte buldu... Bir kac hafta once Bologna ile sozlesme imzaladi Stephen... Bu blogun yazari kendisini hala sever... Plase: Ahmed Hassan

9- Nicolas Anelka
Kim ne derse desin Fenerbahce adam gibi forvet getiriyor arkadas... Listenin en kariyerli ismi Liverpool, Real Madrid, Arsenal ve Chelsea'yi sigdirdi kisa kariyerine... Turkiye macerasi kisisel olarak cok basarili olmasa da, once Bolton'a oradan da Chelsea'ya gitmesini sagladi... Gectigimiz sezon Premier League'nin gol krali olmasi, formu, kalitesi ve kapasitesi hakkinda gereken bilgiyi verecektir... Plase: Mateja Kezman

10- Ariel Ortega
Arjantin futbolu diyince akla gelen on-onbir isimden biridir Ariel Ortega... Uzun saclari, sert yuzu ve River Plate formasi ile kult olmus isimlerden biri... Avrupa'da basarilli olamadi, ulkesine dondu, Italya'dan sonraki Avrupa duragi Turkiye oldu... Her ne kadar beklenilenin onda biri kadar oynayamadan geri donmus olsa da akilda iki seyi kaldi: 6-0'lik macta attigi gol ve Besiktas tribunlerinin Fener taraftarina actirdiklari "korkak tavuk Ortega" posteri... Plase: Ricardinho, Sehriy Rebrov

11- John Carew Aslinda Besiktas taraftariyla arasi acik olmasi gereken bir isimdi Carew... O meshur 3-3'luk Valerenga macinda Besiktas'a gol atan oyunculardandi... Once Ispanya'da La Liga sampiyonu oldu, ardindan Roma'nin yolunu tuttu... Besiktas'a gelisi taraftari memnun etti... Lakin Riza hocanin altinda bir turlu duzgun bir oyun oynayan takimin parcasi olamadi... Akillarda 4-3'luk Fenerbahce macinda attigi golle kaldi... Lyon'a giderken, Besiktas'a para kazandiran ender yabancilardan biri olarak tarihe gecti... Simdilerde Demiroren'in "Carew'i geri alacagim" demesiyle gundeme otursa da, Aston Villa'da gayet keyifli bir kariyer surmekte. Plase: Julius Aghahowa

13 Kasım 2009 Cuma

Hayrola Beyler?




Walcott, Fabregas, Arshavin ve Sagna. Bayram degil seyran degil, cicileri giymisler. Ogreniriz yakinda dertleri neymis.

Karamanin oyunu - I


Bastan soyleyeyim... Hikmet hocayi sevmem...

Sezonunu hatirlayamadigim bir gecmiste (seneeee, gecen sene), Besiktas'in cok cirkin (hatta ofsayt) gollerle kazandigi bir Kocaelispor macinda tanimistik kendisini... Ufak tefek, ne dedigi belli olmayan Omer Guvenc'i dove dove bir seyler anlatiyordu... Cakma Fatih Terim, fason Yilmaz Vural diyip gecmistik...

Lakin, bizim hiper ligin dusuk kalitesine gore gayet tas gibi takimlar yonetti Karaman son bir kac yilda... Ligin 4 macinda top oynayan bir cok Anadolu takimi hocasi gibiydi, ama biraz da farkliydi...

Neticede, dogulu Bizans oyunlariyla Ankaragucu guclenince, basinda Hikmet hocanin olmasi isi daha ilginc hale getirmisti...

Lakin son birkac haftadir donen oyunlar, gectigimiz bir iki gunde iyice ayyuka cikti... Basligi "-I" diye attim... Devami gelecektir bunun...

Simdiye kadar yasananlari ozetleyelim once...

I. Melih'in oglu Ahmet, artik herkesce malum olan muthis bir planla belediyenin takimi Ankaraspor'u enkaz olarak birakip, ordunun takimi Ankaragucu'nun tahtina oturdu... Bu neo-Kenan Evren'in ilk icraati Ankaraspor'un icini bosaltmak, Ankaragucu'nu de toplama bir takim haline getirmek oldu...

Son sayilari takip edemedim, ama aralarinda Baki Mercimek'in de oldugu 12-13 oyuncu Ankaragucu'lu oldu... (Isin ilginci, Ankaraspor'un en iyi topcularindan Neca, hala belediyenin kadrolu elemani).

Yalniz, bunla yetinmedi Ahmetianus...

Ankaragucu'nun tek ismi, tek yumrugu olmak icin yuruttugu calismalarda Hikmet hocayi kendine rakip gormus olacak ki, yavas yavas oymaya basladi atrenorunun altini...

Yaptiklari ayri bir posta iyi gider... Oradan devam ederiz yarin...

12 Kasım 2009 Perşembe

Yaslandikca huysuzlasiyor: Alex


Manchester United sevgim Cantona'nin Devils'deki ikinci sezonuna rastlar... 93 senesi... Premiership baslayali 1 sene olmus, ilk sampiyon United... Nereden, nasil takip ediyoruz hatirlamiyorum... Hos cok seyi hatirlamiyorum ya o zamanlardan... Yakacik'taydi okulum... Okuldan cok servisi hatirliyorum...

Alex Ferguson ismi o yasta hic bir sey ifade etmiyor... Teknik direktor denince bir Gordon Milne bir de Sepp Piontek biliyoruz zaten o zamanlar... Mustafa Denizli yine edebiyat mezunu, ama bu kadar rahatsiz etmiyor Besiktaslilari...

Manchester'de bir adam var... Ona tav oluyoruz herhalde... Cantona ismi... En azindan yabancilari sadece soyadlariyla tanidigimiz donem... Hastasi oluyoruz dik yakalarin... O gunden beri suruyor Manchester sevgimiz...

Lafi uzatmamak lazim...

Sir Alex'in Manchester kariyeri neredeyse benle yasit (ben 2 yasinda okumayi sokmeye calisirken, abim Best-sonrasi Manchester'i adam etmeye calisiyordu). Saygimiz da sevgimiz de sonsuz...

Yalniz, 20 senedir yapamadigi bir sey var Ferguson'un... Dilini tutmak... Sunderland deplasmaninda biraktigi 2 puan bam teline baski yapmis olacak ki, macin hakemine dair "bu maci yonetecek halde degil" ana temali bir roportaj vermis... Ingiliz federasyonun cevabi 2 maci ertelemeli, toplam 4 mac ceza vermek olmus...

Ingiltere simdi ayakta... "Hem mac icinde hakeme hakaret et, hem mac sonrasinda hakemi kucuk dusuren aciklama yap, 4 mac ceza ile kurtul, olur mu oyle sey" diyorlar (kendimi Star gazetesi gibi hissettim su alintiyla)...

Olur agalar...

Olur pasalar...

Butun antrenorler esittir...

Bazilari daha esit...

Derin not: 1000'e yakin post attik, su kliseyi kullanamamistik... Bi rahatladim biliyor musun sevgili okur...

Kafa goz yararak...


Postu yazarken bir yandan Ezginin Gunlugu dinliyorum... Nasil bir dinginlik var uzerimde... Lakin bir saat kadar once radyoda dinledigim haber geliyor aklima, yazayim diyorum...

2010 Dunya Kupasi (hani su Belcika'yi eleyemedigimiz, yuz yil oncenin ufak vilayetinin bizi gectigi kupa) elemeleri icin Cezayir kafilesi Misir deplasmaninin yolunu tutuyor... Ilk maci alan Cezayir, ikinci macta da favori...

Misir'a 1970ler yeni gelmis olacak... Cezayir takim otobusunu taslayarak karsiliyorlar rakibi...

Ustteki fotograftaki oyuncu Cezayirli Khaled Lemmouchia... Kafa goz yarilmis...

Az once BBC Radio'da iki rakip ulkenin taraftari tartisiyordu... Misirli adam gayet keyifli, "taslama olmamistir, olduysa da ben o haberi duymadim, ama Cezayirli arkadaslar cami icerden kirmis da olabilirler" dedi...

Ivedilikle kapadim radyoyu...

Bonus: Blog'un cok uzun zamandir katkisi olmayan yarisi da su aralar Misir'da konferansta... Bi tas da o attiysa sasmamak lazim... "Yavas Yavas Hasan Sas" diyeyim de anlatsin dondugunde...