Ust mu oynadiniz lan, bu kadar komedi olur mu?
Sag disla atilan gole sapka cikariyorum... Bizim takozu yad ettim sayesinde...
12 Aralık 2009 Cumartesi
Komedi dans 11'lisi...
Labels: Komedi Dukkani
4 Aralık 2009 Cuma
Senin elinden "Olum grubu" Estonya gelir...
Kura cekimi basladi baslayacak... Cekenlerden biri de takribi 3 milyar adamin asik oldugu Charlize....
Dengesiz, absurd kura beklentisindeyim...
"Olsa da yesek" kuram: Ispanya - Meksika - Fildisi Sahili - Fransa...
Labels: Dunya Kupasi 2010, goz zevki
3 Aralık 2009 Perşembe
Ayip oluyor Arsene!
Bu blogun yazarlarinin Arsenal'e sempatisi buyuk...
Benim gibi genc topcu hastasi (cok yanlis oluyor hocam) adama, Arsenal yeryuzunde cennet...
Lakin, bu sistemin yaraticisi Arsene'e kanim bir turlu isinamiyor... Yine bir polemik, yine ortasinda huysuz Fransiz...
Gectigimiz hafta Chelsea'ya 3-0 yenilen Arsenal, Carling Cup'ta City karsisinda ayni sonucla maglup oluyordu...
Mac sonunda rakibini ugurlamaya gelen Hughes, Arsene'nin elini sikmak isterken, Arsene sirtini donuyor ve stadi terkediyordu...
Mac sonunda Hughes "ben Emirates'te 6-2 kaybettigim bir macin ardindan bile el sikmistim" diye serzeniste bulunurken, Arsene "mac sonrasinda tokalasip tokalasmamak benim kararim, daha da bir sey soylemiyorum" diyordu... Tokalasmanin "profesyonel nezaket" olup olmadigini soran bir gazeteciye verdigi "Evet, oyle. Benim profesyonel nezaketim yok" cevabi da, geceyi ozetliyordu...
Kirit, kaybettigin rakibinin karsisinda ezil demiyorum Arsene... Az biraz efendi, biraz sevimli ol arkadas...
Labels: Arsenal, Arsene Wenger, Carling Cup, Manchester City, Mark Hughes
2 Aralık 2009 Çarşamba
Bari buna yapma!
Tiger...
Allah'tan belani mi istiyorsun arkadasim? Hayir, aldatiyorsun, zaten sacma sapan bir hareket yapiyorsun, ama evde neyi bulamadin da disarda aradin usta?
Ondan sonra arabayi da carparsin, gazetelerde de surunursun...
Zerre kadar uzulenin...
Labels: Tiger Woods
Blackburn 3 (P) - Chelsea 3 - Carling Cup'ta supriz!
Chelsea'nin bu seneki formu, Mourinho'lu donemi animsatiyor... Dobis yanakli Ancelotti, 2 forvetli sistemiyle, Chelsea'ya farkli bir kimlik kazandirdi... Ozellikle Drogba'nin yaklasik birbucuk senedir suren muthis formu sayesinde de puanlar ve farkli skorlar ust uste geliyordu... En son Arsenal'i 3-0la gectiler...
Aynen Alex gibi, Carlo da yedek kadroyla cikti Carling Cup macina... Karsisinda tam tekmil Blackburn... Hos Chelsea'nin yedek kadrosunda Ballack, Deco ve Zhirkov vardi... Fark tamamen duygusal...
3-3 bitti mac...
Penaltilarda, 18'lik Bruma topu aglarla bulusturamayinca (kliselerin en romantigi) - Blackburn bir ust tura gecti...
Su rotasyon nelere kadir...
Blackburn Rovers (4-3-3): P Robinson — M Salgado, C Samba, R Nelsen, P Chimbonda — B Emerton, S N’Zonzi (sub: E van Heerden, 91min), M G Pedersen (sub: V Grella, 62) — N Kalinic, J Roberts (sub: D Hoilett, 69), B McCarthy. Substitutes not used: J Brown, G Givet, E-H Diouf, P Jones. Booked: Grella.
Chelsea (4-4-1-1): Hilário — J Belletti (sub: G Kakuta, 46), B Ivanovic, P Ferreira, Y Zhirkov — J Cole (sub: D Drogba, 46), M Ballack, J O Mikel, F Malouda — Deco (sub: J Bruma, 46) — S Kalou. Substitutes not used: R Turnbull, N Matic, S Hutchinson, F Borini. Booked: Bruma.
Referee: A Wiley.
Labels: Blackburn Rovers, Carling Cup, Chelsea
1 Aralık 2009 Salı
Sabah vs Fenerbahce.org
Muthis otesi bir atisma yasaniyor... Kazim kaza yapiyor, BMW 6'yi paramparca ediyor...
Millet gecmis olsun diyecekken, Sabah gazetesinde "Kazim eglencedeydi" haberi cikiyor...
Fenerbahce.org once Sabah'i yalanliyor, ardindan, "Kazim bizden bazi gercekleri saklamis, gereken yapilacaktir" aciklamasi geliyor...
Son bomba, Sabah gazetesinin haberi... Baslik muhtesem: "Bu yalanlamaya itibar etmeyin"... Hakli da cikmislar... Ama can alici cumle su: "Okurlarımızdan Fenerbahçe resmi sitesinin bu tarz yalanlamalarına önem vermemesini rica ederiz. "
Bitirdiniz Aziz baskani, bitirdiniz...
Haberin tamami surada: http://www.sabah.com.tr/Spor/2009/11/30/bu_yalanlamaya_itibar_etmeyin
Cok keyifli memleketiz, yemin ediyorum...
Labels: Aziz Yildirim, Fenerbahce, Sabah
Alex'in bebeleri Tottenham'i gecti...
Ferguson Sampiyonlar Ligi macinda "oyuncu dinlendiren ender hocalardan biri" diye yazmistik... Carling Cup (eskilerin League Cup'i) maclarinda oyuncu dinlendirmek ise cok dogal bir hareket... Yedekler kupasi tadinda oynaniyor zaten...
Lakin Manchester gibi takimlarin "bebeleri" bir cok iyi takimi devirebilecek gucte olduklarini, Tottenham'i 2-0 ile gecerek bir kere daha gosterdiler... Kadro Besiktas'in karsisina cikan kadroyla hemen hemen ayni... Farkli oyunculardan Berbatov da zaten ikinci yarida yerini Macheda'ya birakti...
Kadrolari bir alt alta yazalim da, bebelerin neler yapabildigini gormus olalim...
Manchester (1-0 kaybettikleri Besiktas maci kadrosu): Foster - Brown Vidic Rafael (Evra) Neville - Anderson Gibson (Carrick) Park (Owen) Obertan - Wellbeck Macheda
Manchester (2-0 kazandiklari Tottenham maci) Kuszczak - Brown Vidic Neville De Laet - Anderson (Tosic) Gibson Park Obertan (Carrick) - Wellbeck Berbatov (Macheda)
Neden mi yazdik?
Sanatci burda aski anlatmis...
Labels: Alex Ferguson, Besiktas, Manchester United
30 Kasım 2009 Pazartesi
Aslan parcasi...
Benim hakkımda çıkan haberleri okudum, ama benim için problem değil. Inter beni kovarsa, bir haftaya yeni bir takımın başına geçerim
Arkadas, ne ozguven varmis adamda. Senelerdir aforizma manyagi yapti bizi, halen devam ediyor... Yegenim, bir otur, bir soluklan soyle...
Labels: Jose Mourinho
28 Kasım 2009 Cumartesi
Farketmediyseniz...
25 Kasım 2009 Çarşamba
Acima yetime... (0-1)
Oyle ya da boyle, dunya uzerinde Sampiyonlar Ligi maclarini "oyuncu dinlendirme maclari" olarak goren bir iki hoca var... Biri de Ferguson...
Cikardi genclerini...
Gibson'u izlemedim, geri kalani gelecek vaadeden gencler... Macheda gecen sene sampiyonlugu getirmisti...
Olan oldu, "Besiktas'in tarihine Manchester United galibiyeti yakisir" diyen Denizli hakli cikti...
Cok yakisikli oldu be...
Labels: Besiktas, Manchester United
24 Kasım 2009 Salı
Oyuncu Ljungberg
32 yasinda ol...
Arsenalde top kostur...
Koca bi hic...
Freddie Ljungberg, bizim sirketin Company Store'undan kendisine XBOX 360 ve Direksiyon alirken...
Labels: Freddie Ljungberg, Xbox
22 Kasım 2009 Pazar
MLS sezonu bitti... Real Salt Lake sampiyon...
MLS bugun oynanan macla sona erdi...
Macin benim icin en ilginc noktasi, finalin Seattle'da yapiliyor olmasina ragmen, benim bundan haberim olmamasi, ve Beckham ayagimiza kadar geldigi halde, kendisini kanli canli izleyememis olmam...
MLS ile ilgili uzun zamandir yazmak istiyorum. Ligde kaliteli topcu neredeyse yok... Oynanan sey futboldan cok, el kullanilmayan Amerikan Futboluna benziyor... Ecnebilerin "fluidity" (akicilik) dedigi seyden cok uzak, kopuk kopuk bir futbol. Bir de, genellikle Amerikan Futbolu sahalarinda oynanan maclar halifleks uzerinde oynandigindan, hic tad vermiyor...
Dusunsenize, surekli Denizlispor - Kasimpasa (Y.V. oncesi) maci izlemek gibi bir sey...
Neyse efendim, final macinda Los Angeles Galaxy ile Real Salt Lake karsilasti... Real playofflara en dusuk "seed" olarak katildigi halde finale kadar geldi, ve 1-1 biten normal surenin ardindan, penaltilarla maci aldi...
LA Galaxy adina penalti kaciranlardan en tanidigi Landon Donovan... Takiminin 4. penaltisini kacirdi... Real Salt Lake'in kalecisi Nick Rimando 2 penalti kurtardigi macin ardindan, MVP odulunu de kapti...
Real Salt Lake — Nick Rimando, Kyle Beckerman, Robbie Russell, Nat Borchers, Robbie Findley, Will Johnson (Ned Grabavoy, 46th), Yura Movsisyan (Fabian Espindola, 75th), Jamison Olave, Javier Morales (Clint Mathis, 22nd), Andy Williams, Chris Wingert.
Los Angeles — Donovan Ricketts (Josh Saunders, 66th), Landon Donovan, Gregg Berhalter, Mike Magee, Todd Dunivant, Omar Gonzalez (A.J. DeLaGarza, 89th), Chris Birchall (Chris Klein, 79th), David Beckham, Sean Franklin, Edson Buddle, Jovan Kirovski.
Labels: Landon Donovan, Los Angeles Galaxy, MLS, Real Salt Lake
21 Kasım 2009 Cumartesi
2010...
Bir kac aydir mesguliyetimiz son raddedeydi... Nedeni Outlook 2010'un betasinin cikiyor olmasi, ve cikarmanin beni ebemle burun buruna getirmesi...
Blog yazari futbolu isinden fazla sevse de, kirayi odeyen is...
Neyse, bir iki hafta rahatiz, postlar akar...
Yorumu eksik birakmayin birader, onlarla keyifli oluyor bu is...
Extreme Caycilik
Artistlik yapma da cay koy demisler, herif artistlik yaparken cay koymus. Cok guzel insanlar taniyoruz Internet sayesinde...
Bir de coban versiyonu vardi bunun.
Salladim oldu
Besiktas Fenerbahce'yi 3-0 yendi. Goller guzel... Futbol orta... Ama Fenerbahce bitmis... Oyle olunca, mac koptu, kopunca 6, 7 olabilecek mac, 3'te kaldi...
2 asist Ibo'dan... Mucize! Mac sonu iki yorum vardi...
Mustafa Denizli'ye sordular, "Ibo 2 asist yapti"... Cevap guzeldi... "Eee, yapabilir tabi ki..."
Ama daha bombasi Ibo'nun kendisinden...
Soruyorlar, sol ayakla degil de, sag ayakla yaptin ortayi diye... Cevap muhtesem: "Sol ayakla 2-3 guzel orta yaptim, gol olmadi, sag ayakla salladim, oldu".
Ibo, sen senelerdir salliyorsun... Gormuyor muyuz?
Labels: Besiktas, Fenerbahce, Ibrahim Uzulmez
19 Kasım 2009 Perşembe
Abe: Keyifli adam...
Olayin aslinda ne futbolla ilgisi var, ne de (cok zorlamazsak) gundemle... NPR'da duydum, anlatasim geldi, odur...
Sene 1861...
Amerikan Ic Savasinin baslamasinin uzerinden yalnizca 7 ay gecmis...
Abe Lincoln'un onderligindeki Kuzey'in gemilerinden birisi, Guney'in sivil posta gemisinin yolunu kesiyor... Geminin icinde postadan cok daha onemli iki sey var, Guney'in zamanin en guclu devleti olan Ingiltere'ye gonderdigi elciler...
Iki elciyi esir aliyor kaptan Charles Wilkes...
Kuzeydekiler, Guney'i alt edememisken daha, bir de Ingiltere ile savasin esigine geliyorlar...
Once kaptan Wilkes'i tebrik eden Kuzey yetkillileri, savasin cok yakin oldugunu gorunce cark ediyor, ve ellerindeki elcileri Ingiltere'ye teslim ediyorlar...
Ingiltere'nin bir istegi daha var...
Ozur.
Abe Lincoln gururlu ama... Ozur bekleyen Ingiliz yetkililerine bir hikaye ile cevap veriyor...
Batida (o zamanlar Ohio Amerika'nin batisi), bir adamdan bahsederler... Poker oynarken, aniden bicagini cikarip, rakibinin elini masaya saplamis... Cok sakin bir sekilde, "eger o elinin altinda maca as yoksa, simdiden ozur dilerim"...
'Ozur dileyecek bir seyim yok'un edebisi...
Hep futbol olacak degil ya...
Labels: Abe Lincoln, Keyif, tarih
Henry olayi...
Ta Monaco gunlerinden severdik keratayi... Juve'de sol acik olmayi becerememis, Arsenal'de EPL'nin en buyuk oyuncularindan biri olmustu...
Hani sorsan "egoludur, ama iyi adamdir" diyecegimiz adamdi...
Irlanda macinda yaptigi, kazanmayi cok isteyen her futbolcunun yapabilecegi bir hareketti... Hareketi mesrulastirmaz; ama en azindan nedenini anlatir...
Irlanda'da persona non grata, cok da normal... Mucizevi bir surecin ardindan, mac uzatmalara gidecekken Turkiye'nin basina boyle bir sey gelse "abi bizi zaten aralarina almazlar" muhabbeti girlaydi...
Bazilari "mac sonrasinda hatasini kabul etti, adam gibi adammis" diyor...
Yapmayin arkadasim...
Adam gibi adam, o golu attiktan sonra elini kaldirir, hakeme "golu iptal et, elimle attim" der...
Onu demediyse, mac sonunda takla atsa bize ne...
Labels: eller havaya, Fransa, Thierry Henry
18 Kasım 2009 Çarşamba
Garp kurnazi Galatasaray
Fotograftaki arkadasin adi Cemal Nalga...
Bir hazirlik macinda rakibine yumruk atinca 5 mac ceza aliyor... Basketbol federasyonuna gonderilen belgede, Cemal'in 5 hazirlik macinda oynamadigi belirtiliyor, ve Basketbol federasyonu bunu tescil ediyor...
Sonradan ortaya cikan, Galatasaray'in bu 5 macin 2'sinde Cemal'e Tufan formasi giydirmek suretiyle Cemal'i oynattigi...
Fiyasko... Sark kurnazligi, lakin liselilerden sark olmaz, garp kurnazligi bu olsa gerek...
Ama Turk isguzarligi her yerde ayni... Bir iki saat icerinse, kurumsal sorumluluk pesindeki Cimbom, basketbol subesinin teknik heyetini kovuyor...
Iste benim sikintim burda...
Arkadasim, belki dogru karar bu... Ama ne sovu pesindesiniz, nasil bir hirstir bu? Bir dur, bir anlik karar verme...
Yok...
Daha isin asli astari haber bultenlerine dusmeden infaz verildi...
Her tarafimiz sark olmus, garb bize ay kadar uzak...
Labels: Basketbol, Galatasaray
17 Kasım 2009 Salı
Karamanin oyunu - II
Saganin ikinci perdesi bir Pazartesi yasaniyordu... Hikmet Karaman antreman saatinde tesislere geliyor, lakin Ceyhun dahil bir avuc disinda hic kimseyi bulamiyordu... Karaman noter cagirtiyor, kendisinin tesislerde oldugunu belgeletiyordu...
Olayin arka yuzu ayni gun ortaya cikmisti. Belki de daha once gorulmemis bir sekilde, yonetimin gorevlendirdigi Ankaragucu calisanlari oyunculari tek tek aramis, "sabah antremani iptal oldu, yeni antreman 18:00" diye bir mesaj iletmisti... Oyuncular Karaman'i arayinca, olayin ic yuzu aydinlaniyordu...
Macera romani gibi bir hayat yasaniyor guzel ulkemde... I. Melih'in oglu once ordunun basina getiriliyor, arkasinda enkaz gibi bir belediyespor birakiyordu... Ardindan gecerli sozlesmesi olan Hikmet hocayi, Iustinaius'a tas cikaracak oyunlarla alt etmeye, pes ettirmeye calisiyordu...
Ikinci perde "adalete guveniyorum" diye bagiran bir Hikmet hoca, ve kameralar onundeki sessizligini koruyan Ahmet Gokcek ile kapaniyordu...
Ucuncu perdede kovulmalar ve Norvecli bir adam var... O da yarina...
Labels: Ahmet Gokcek, Ankaraspor, Hikmet Karaman
Mantikli adam...
Onemsiz bir futbolcuyken, belki de Avrupa futbolunun rotasini belirledi Jean-Marc Bosman...
Bosman kuralinin transfer piyasalarini nasil etkiledigini anlatmaya kalksak, on post cikar... Lakin, uc basit madde var, birincisi, oyuncular icin hareket kabiliyeti cok yukseldi... Ikincisi, oyuncu menejerleri transfer uzerinden degil de kontrat uzerinden para kazandiklari icin, cok zengin ve cok guclu oldular... Ucuncusu de, kontratlarin surelerinin uzamasiyla, bonservisler astronomik rakamlara ulasti...
Liverpool'un Amerikalilar tarafindan alinmasindan sonraki borcu yaklasik 250 milyon Pound... Bu borcun altindan halen kalkamayan kulup sahipleri, Fernando Torres'i, 100 milyon Pound karsiliginda satabileceklerini aciklayinca, Rafa'dan cevap cok cabuk geldi...
"100 milyona da olsa, Torres giderse, ben de giderim"
Ucuz kahramanliga alisigiz... Lakin, bu tehdidin arkasi bos degil arkadas...
Benim de kapimda Real Madrid beklese, yarin patronun odasina ayni sekilde girerim...
Mantikli...
Labels: Fernando Torres, Liverpool, Rafa Benitez
16 Kasım 2009 Pazartesi
De Nigris: R.I.P
14 Kasım 2009 Cumartesi
Yeni de yeri de...
Tevez ile yasitiz...
Ceyrek asri devirdik...
Aksamlari isten geldimde "cok yoruldum, birakacagim artik" diyorum... Sonra tipis tipis isin yolunu tutuyorum sabah...
Lakin Carlos terbiyesizi bizim bu ufak capli hissiyatimizi buyuk capli basinla paylasmis... "Futboldan sogudum, artik doydum, oynamak istemiyorum" aciklamasini yapmis...
Allah'indan bul Carlos...
Senin haftada kazandigin 145 bin Pound'u on yilda kazanamayan adam taniyorum ben...
Icim burkuldu (Enke)
Hemen bir asagidaki postu yazmak uzun bir sure aldi...
Ustte alintiladigim kisim da haliyle 10 Kasim'dan once yazilmis... Postu attiktan sonra, bir arkadasin uyarisi ile farkina vardim...
Teeey tey...
Labels: Robert Enke
Bunlar da buradaydi 11'i: Bir donem Turkiyede top oynamis aktif topcular
Cok kriz gordu Turkiye... Cogu suni... Lakin, transfer piyasasi hic yavaslamadi arkadas... Bir donem Turkiye'de oynamis, halen aktif olup da, yurt disinda forma giyen cok yabanci var... Bir 11 cizelim kafamizda...
1- Brad Friedel: 1995'te Galatasaray'a geldiginde, 1994 Dunya Kupasinda oynayabilmek icin Amerikan Futbol Federasyonu ile ozel bir sozlesme imzalamis; ardindan Ingiltere'nin yolunu tutmus, ama vize alamamis bir kaleciydi... 30 maca ciktigi Galatasaray'da, iyi de bir performans gosterdi... Kisa bir Amerika macerasindan sonra once Liverpool'un yolunu tuttu; ardindan Blackburn Rovers'in kalesini 9 sezon ustuste korudu... 38 yasinda oldugu halde halen Aston Villa'nin kalesinde olmasi (su anda Chelsea karsisinda oynuyor) performansinin ozetidir... TSYD'de, Besiktas'ta oynayan Kucuk Orhan'dan 40 metreden yedigi gol, hala aklimdadir... Plase: Ali Faryd Mondragon, Oscar Cordoba, Robert Enke
2- Geremi Nijtap: Ilhan Cavcav'in kiloyla Afrika'li getirdigi doneme rast gelmisti Geremi... Sag bek, sag haf, orta saha derken; hem muthis bir performans gostermis; hem de menejerlerin agzinin suyunu akitir olmustu... Netekim, Real Madrid'den gelen bir teklifle Ispanya'nin yolunu tutmustu Geremi... Baljic'ten sonraki ikinci kazik olacak derken; fena bir performans gostermedi Gana'li... Ardindan EPL'e kapak atip, Middlesbrough ve Chelsea formasi da giydi... Newcastle ligden dusunce Turkiye'ye gelir diye dusunuyorduk; olmadi... Plase: Cesar Prates
3- Juan Francisco "Juanfran" Garcia Garcia: Besiktas'a Celta Vigo'dan geldiginde, takimin basinda Sariyer Kasabi vardi... Ispanya milli takiminda 11 macta gorev yapmis, saglam bir sol bek geliyor diye dusunurken, ruhsuz bir sekilde sahada dolasan, disi 28, ici 100 yasinda bir adamla karsilasmistik... Kara Yildirim, kasabi gonderince, Juanfran'a once kulube; ardindan da Amsterdam'in tasli yollari gozuktu... Ajax'taki yarim sezonundan sonra Zaragoza ile anlasip, forma kavusunca, komsu AEK'ta top oynamaya basladi... "Kumasi iyi" diye kendimizi avuttugumuz topculardandi... Pek bir sey katmadan gitti... Plase: Iyi sol bek gelmiyor bu taraflara...
4- Stjepan Tomas: Memlekete son zamanlarda cok iyi stoperlerin gelmediginin isaretidir Tomas. Ne vasati asti, ne vasatin altinda kaldi... Sessizce 100den fazla maca cikti Fenerbahce ve Galatasaray formalariyla. Galatasaray'da oynarken halen Hirvat milli takimina seciliyordu; 2006'dan beri o formanin da yuzunu gormedi... 2008'de Rubin Kazan ile kariyerinin 8. lig sampiyonlugunu kazandi... Madalya zengini... Plase: Milan Stepanov, Fabiano Eller
5- Fabio Luciano: Fenerbahce'ye Brezilya'dan geldiginde, salakca sorular soruldu basinda... Brezilya'dan defans oyuncusu mu alinirmis? Alinirmis efendim... Luciano defanstaki basarisindan cok, 4 macta 1 gol ortalamasiyla oynamasi ile dikkat cekti. Cok uzun bir sakatlik sonrasinda Fenerbahce kontratini fesh edince, Flamengo'nun yolunu tuttu... Halen oralarda... Plase: Fernando Meira, Abel Xavier, Flip Daems
6- Jose Kleberson: Ronny Johnsen Besiktas'tan Manchester'a gittiginde hepimiz sasirmistik... Turkiye'den "futbolu bilmiyor" diye gonderilen bir oyuncu nasil oluyor da o muthis Manchester'a transfer oluyordu? Cevabini bilemesek de, Johnsen 100'den fazla maca cikti Manchester'la... Bir kac sene sonra aksi yone bir transfer gerceklesiyor, Brezilya milli takiminin on liberosu Kleberson, Besiktas'in yolunu tutuyordu... Lakin, tribunu heyecanlandran Jose, sahada bir turlu bir sey yapmiyor, toptan kaciyor, kactikca taraftara artik yaslanmis olan Tayfur'u aratiyordu... Gumbur gumbur geldigi Besiktas'tan sessizce ayrildi... Ulkesine dondu... Simdilerde yine Brezilya milli takiminda oynuyor... Plase: Josip Skoko, Eduard Cisse
7- Franck Ribery: Galatasaray'a geldiginde bir cogumuz adini bile duymamistik... Onceki 4 seneyi 4 farkli takimla gecirmis bir oyuncuydu... Galatasaray'da oynarken herkes "iyi is yapacak" diyordu... 14 lig macina cikti, ve ne olduysa sezonun sonunda oldu... Marsilya'nin yolunu bedelsiz tuttugunda Galatasaray'li taraftarlar Ozhan Canaydin'in adini lanetle anmaya baslamislardi bile... 10 milyon Euro istedi Galatasaray, hic bir sey alamadi... 25 milyon Euro'ya Bayern Munih'in yolunu tuttu... Perez'in istedigi olsa, su anda Real Madrid formasi giyiyordu.. Bu sene olmadi, ama seneye kesin gozuyle bakilan transferlerden... Buyuk ihtimalle bu grup icinde su anda en cok piyasasi olan isim... Plase: Lukas Zelenka
8- Stephen Appiah: Cok iyi biliyorduk Appiah'i... Juve'de mutsuzdu... Aziz Yildirim Fenerbahce'ye getirdiginde kaslar kalkti... Anlatilanlar ilgincti: Yildirim Appiah'in menejerine aciktan 2 milyon euro vermisti, ve Appiah istemese de, menejerinin tehditlerine dayanamayarak, istemeye istemeye gelmisti Fenerbahce'ye... Ne denilirse denilsin, cok da iyi oynadi Appiah... Bazi donemlerde hic oynamadigi sag acikta bile oynarken vasatin ustundeydi... Pis bir sakatlik yasayinca, Fenerbahce cozumu kontratini iptal etmekte buldu... Bir kac hafta once Bologna ile sozlesme imzaladi Stephen... Bu blogun yazari kendisini hala sever... Plase: Ahmed Hassan
9- Nicolas Anelka Kim ne derse desin Fenerbahce adam gibi forvet getiriyor arkadas... Listenin en kariyerli ismi Liverpool, Real Madrid, Arsenal ve Chelsea'yi sigdirdi kisa kariyerine... Turkiye macerasi kisisel olarak cok basarili olmasa da, once Bolton'a oradan da Chelsea'ya gitmesini sagladi... Gectigimiz sezon Premier League'nin gol krali olmasi, formu, kalitesi ve kapasitesi hakkinda gereken bilgiyi verecektir... Plase: Mateja Kezman
10- Ariel Ortega Arjantin futbolu diyince akla gelen on-onbir isimden biridir Ariel Ortega... Uzun saclari, sert yuzu ve River Plate formasi ile kult olmus isimlerden biri... Avrupa'da basarilli olamadi, ulkesine dondu, Italya'dan sonraki Avrupa duragi Turkiye oldu... Her ne kadar beklenilenin onda biri kadar oynayamadan geri donmus olsa da akilda iki seyi kaldi: 6-0'lik macta attigi gol ve Besiktas tribunlerinin Fener taraftarina actirdiklari "korkak tavuk Ortega" posteri... Plase: Ricardinho, Sehriy Rebrov
11- John Carew Aslinda Besiktas taraftariyla arasi acik olmasi gereken bir isimdi Carew... O meshur 3-3'luk Valerenga macinda Besiktas'a gol atan oyunculardandi... Once Ispanya'da La Liga sampiyonu oldu, ardindan Roma'nin yolunu tuttu... Besiktas'a gelisi taraftari memnun etti... Lakin Riza hocanin altinda bir turlu duzgun bir oyun oynayan takimin parcasi olamadi... Akillarda 4-3'luk Fenerbahce macinda attigi golle kaldi... Lyon'a giderken, Besiktas'a para kazandiran ender yabancilardan biri olarak tarihe gecti... Simdilerde Demiroren'in "Carew'i geri alacagim" demesiyle gundeme otursa da, Aston Villa'da gayet keyifli bir kariyer surmekte. Plase: Julius Aghahowa
13 Kasım 2009 Cuma
Hayrola Beyler?
Walcott, Fabregas, Arshavin ve Sagna. Bayram degil seyran degil, cicileri giymisler. Ogreniriz yakinda dertleri neymis.
Labels: Andrei Arshavin, Arsenal, Bacary Sagna, Cesc Fabregas, Theo Walcott
Karamanin oyunu - I
Bastan soyleyeyim... Hikmet hocayi sevmem...
Sezonunu hatirlayamadigim bir gecmiste (seneeee, gecen sene), Besiktas'in cok cirkin (hatta ofsayt) gollerle kazandigi bir Kocaelispor macinda tanimistik kendisini... Ufak tefek, ne dedigi belli olmayan Omer Guvenc'i dove dove bir seyler anlatiyordu... Cakma Fatih Terim, fason Yilmaz Vural diyip gecmistik...
Lakin, bizim hiper ligin dusuk kalitesine gore gayet tas gibi takimlar yonetti Karaman son bir kac yilda... Ligin 4 macinda top oynayan bir cok Anadolu takimi hocasi gibiydi, ama biraz da farkliydi...
Neticede, dogulu Bizans oyunlariyla Ankaragucu guclenince, basinda Hikmet hocanin olmasi isi daha ilginc hale getirmisti...
Lakin son birkac haftadir donen oyunlar, gectigimiz bir iki gunde iyice ayyuka cikti... Basligi "-I" diye attim... Devami gelecektir bunun...
Simdiye kadar yasananlari ozetleyelim once...
I. Melih'in oglu Ahmet, artik herkesce malum olan muthis bir planla belediyenin takimi Ankaraspor'u enkaz olarak birakip, ordunun takimi Ankaragucu'nun tahtina oturdu... Bu neo-Kenan Evren'in ilk icraati Ankaraspor'un icini bosaltmak, Ankaragucu'nu de toplama bir takim haline getirmek oldu...
Son sayilari takip edemedim, ama aralarinda Baki Mercimek'in de oldugu 12-13 oyuncu Ankaragucu'lu oldu... (Isin ilginci, Ankaraspor'un en iyi topcularindan Neca, hala belediyenin kadrolu elemani).
Yalniz, bunla yetinmedi Ahmetianus...
Ankaragucu'nun tek ismi, tek yumrugu olmak icin yuruttugu calismalarda Hikmet hocayi kendine rakip gormus olacak ki, yavas yavas oymaya basladi atrenorunun altini...
Yaptiklari ayri bir posta iyi gider... Oradan devam ederiz yarin...
Labels: Ahmet Gokcek, Ankaragucu, Hikmet Karaman
12 Kasım 2009 Perşembe
Yaslandikca huysuzlasiyor: Alex
Manchester United sevgim Cantona'nin Devils'deki ikinci sezonuna rastlar... 93 senesi... Premiership baslayali 1 sene olmus, ilk sampiyon United... Nereden, nasil takip ediyoruz hatirlamiyorum... Hos cok seyi hatirlamiyorum ya o zamanlardan... Yakacik'taydi okulum... Okuldan cok servisi hatirliyorum...
Alex Ferguson ismi o yasta hic bir sey ifade etmiyor... Teknik direktor denince bir Gordon Milne bir de Sepp Piontek biliyoruz zaten o zamanlar... Mustafa Denizli yine edebiyat mezunu, ama bu kadar rahatsiz etmiyor Besiktaslilari...
Manchester'de bir adam var... Ona tav oluyoruz herhalde... Cantona ismi... En azindan yabancilari sadece soyadlariyla tanidigimiz donem... Hastasi oluyoruz dik yakalarin... O gunden beri suruyor Manchester sevgimiz...
Lafi uzatmamak lazim...
Sir Alex'in Manchester kariyeri neredeyse benle yasit (ben 2 yasinda okumayi sokmeye calisirken, abim Best-sonrasi Manchester'i adam etmeye calisiyordu). Saygimiz da sevgimiz de sonsuz...
Yalniz, 20 senedir yapamadigi bir sey var Ferguson'un... Dilini tutmak... Sunderland deplasmaninda biraktigi 2 puan bam teline baski yapmis olacak ki, macin hakemine dair "bu maci yonetecek halde degil" ana temali bir roportaj vermis... Ingiliz federasyonun cevabi 2 maci ertelemeli, toplam 4 mac ceza vermek olmus...
Ingiltere simdi ayakta... "Hem mac icinde hakeme hakaret et, hem mac sonrasinda hakemi kucuk dusuren aciklama yap, 4 mac ceza ile kurtul, olur mu oyle sey" diyorlar (kendimi Star gazetesi gibi hissettim su alintiyla)...
Olur agalar...
Olur pasalar...
Butun antrenorler esittir...
Bazilari daha esit...
Derin not: 1000'e yakin post attik, su kliseyi kullanamamistik... Bi rahatladim biliyor musun sevgili okur...
Labels: Alex Ferguson, Manchester United
Kafa goz yararak...
Postu yazarken bir yandan Ezginin Gunlugu dinliyorum... Nasil bir dinginlik var uzerimde... Lakin bir saat kadar once radyoda dinledigim haber geliyor aklima, yazayim diyorum...
2010 Dunya Kupasi (hani su Belcika'yi eleyemedigimiz, yuz yil oncenin ufak vilayetinin bizi gectigi kupa) elemeleri icin Cezayir kafilesi Misir deplasmaninin yolunu tutuyor... Ilk maci alan Cezayir, ikinci macta da favori...
Misir'a 1970ler yeni gelmis olacak... Cezayir takim otobusunu taslayarak karsiliyorlar rakibi...
Ustteki fotograftaki oyuncu Cezayirli Khaled Lemmouchia... Kafa goz yarilmis...
Az once BBC Radio'da iki rakip ulkenin taraftari tartisiyordu... Misirli adam gayet keyifli, "taslama olmamistir, olduysa da ben o haberi duymadim, ama Cezayirli arkadaslar cami icerden kirmis da olabilirler" dedi...
Ivedilikle kapadim radyoyu...
Bonus: Blog'un cok uzun zamandir katkisi olmayan yarisi da su aralar Misir'da konferansta... Bi tas da o attiysa sasmamak lazim... "Yavas Yavas Hasan Sas" diyeyim de anlatsin dondugunde...
Labels: Cezayir, Dunya Kupasi 2010, misir
28 Ekim 2009 Çarşamba
20 Ekim 2009 Salı
Elveda
Bir topcu dusunun...
Kariyeri 80'lerin sonunda baslamis...
5 ligde top oynamis...
Yarisi kadar top oynayamayanlarin kendilerini kral zannedip, klup klup dolastigi bir donemde; ayni takimda 8 sezon gecirmis...
Gonul verdigi takimdan 22 yasinda ayrilmis; ama futbolu orada birakacagina soz vermis... Ustune ustluk bu sozu tutmus; onca basarinin ardindan, 35 yasinda o takima geri donmus...
O nispeten ufak takimdayken bile buyuk takimlar pesini birakmamis; o sezonun Premier League sampiyonu takiminda yarim sezon kiralik olarak forma giymis...
Ciktigi 769 resmi macta, 415 gol bulmus...
Milli takimi ile dunya ucunculugu yasadiginda, tarih 1994mus... 15 sene oncesi... O gunden bugune milli takiminda 106 kere oynarken, 37 gol bulmus...
Henrik Larsson sezon sonunda futbolu birakacagini aciklamis... Cok keyifli adamdi... Yaslandigimizi hissettirenlerden....
Not: Bonus olarak Brolin ve Dahlin diyorum... Larsson daha ufak veletti onlarin yaninda...
Labels: Henrik Larsson
15 Ekim 2009 Perşembe
Kafada kictan az kil kalinca...
90'larin ortasindan beri suregelen bir gercek var futbolda...
Fizik onemli.
En "teknik" takimlar bile "kosan" takimlar oldu... Teknigine en cok guvenen oyuncu bile hucumda pres yapmazsa kesik yiyor artik...
Turunun son temsilcileri de yok degil tabi... Ronaldinho, Beckham, Ortega ve Yusuf gibi topcular; artik yerlerini Messi, Xavi, Ronaldo ve Gerrard gibi adamlara birakti...
Lakin, bu degisime ayak uyduramayan iki takim var dunyada... Biri Besiktas. Gec onu... 10bucuk bulduk, ucbucuk atiyoruz hala...
Digeri Milan...
Milan'in Beckham'i tekrar kadroya katmak istedigini ogrendigimde, ufak bir arastirma yaptim...
Buyrun, son Atlanta macinda sahaya cikan Milan kadrosu, ve oyuncularin yaslari:
Storari (32); Abate (22), Nesta (33), Favalli (37), Zambrotta (32); Flamini(25) (Ronaldinho (29) 46), Gattuso (31) (Ambrosini (32) 67), Pirlo (30), Seedorf (33); Pato (20), Huntelaar (26) (Inzaghi (36) 58)Su onbirin yas ortalamasi 29.8. Ortalamasi diyorum bak... Oyuna sonradan giren oyuncular, oyundan cikan oyunculara gore ortalama 5 yas daha yasli (Inzaghi, sagolsun, ortalamayi bozuyor tabi).
"Eeee?" diyorsunuz...
Yahu, Agassi bugunku roportajinda, "Federer artik 28 yasina geldi, bundan boyle gencler onu cok zorlayacak; eski dominant haline bir daha ulasamaz" diyordu...
Ortalamasi 29.8 olan takimin, hala 34 yasindaki, hayatinda pres yapmamis David'i Milano'ya niye getirmek istedigini bir anlayabilsem...
Hayir bazen supheleniyorum, Kara Yildirim Berlusconi'den akil hocaligi mi istedi diye...
Lan?
Labels: A.C. Milan, Filippo Inzaghi, Silvio Berlusconi
13 Ekim 2009 Salı
Yilmaz Hoca - modern cag Turk dusunuru..
Türkiye'de futbolu yönetenlere içimizden içimizden kırılıyoruz. Yeteri kadar deneyim isteniyorsa tecrübeliyim. Avrupa'yı biliyorum. Daha düne kadar bu ülkede pro lisans sahibi olan sadece bendim. Bu ülkeyi benden daha iyi tanıyan biri olabilir mi? İki tane akademi bitirmişliğim var. Yabancı istiyorlarsa, ben aynı zamanda Alman vatandaşıyım.
Dogru bakis acisi budur arkadas...
Ne mevkimis ki; Milli Takim Dunya Kupasina gidemiyor; onu hazmediyoruz da; Terim gider mi, gitmez mi; giderse yerine kim gelir, onu tartisiyoruz...
Manipulasyonun krali... pardon... Imparatoru var karsimizda...
Diz cokun onunde.
Labels: Yilmaz Vural
12 Ekim 2009 Pazartesi
Sorttan esofmana gecilen gun...
Asagidaki yaziyi sozluge 2005'in 23 Ekim'inde yazmistim... Bugun o transformasyonu yasayinca aklima geldi... Bu aralar bloga ikimiz de pek yazmiyoruz, tekrar kalemi ele almak gerekti... Boyle baslayalim...
efendim, oncelikle anlatacagimiz olaya attigimiz baslik biraz uymadi, lakin durun bir bakalim...
simdi efendim, cocukluk gunlerinde, sorttan esofmana gecilen bir gun vardir. bu gun annelerin pimpiriklik seviyesine bagli olarak 14 ekim ile 12 kasim arasinda bir gundur. hatta, bir cok yoremizde, annelik vasiflari bu gun baz alinarak olculur, cocuguna takriben 11 eylul gibi esofman giydiren anneler ayiplanir, "cocugu kiz gibi yetistiriyorsun" veya "bu kiz evde kalir bak" gibi serzenislerde bulunulur. kars'ta yasayanlar bu durumdan muaf degillerdir, eylulde kar yagilsa bile sort giyilmesi tavsiye edilir.
neyse efendim, iste bu gun sadece annelerin pimpirikliginden kaynaklansa bile, cocukta ilerki yillarinda megerse huzun yaratabilmekte imis*.
megerse bilincalti bu milad gununu ayni zamanda evde kaloriferin yanmasi, ocakta pisen kestane, cay getiren anne modeli ve haftasonu spor ile dolan turk televizyonu ile ozdeslestiriyormus.
megerse evden 8000 kilometre uzakta olununca bile bu esofman giyildikten sonra bu anilar canlaniyor, o kokular duyuluyor, gozler bugulaniyormus... ne bilirdim ben 4 seneden sonra halen boyle hisseder bu bunye... ne bilirdim bir esofmanin ic burkacagini, ocakta pisen cay yerine dunden kalmis tencerelerin can yakacagini...
7 Ekim 2009 Çarşamba
6 Ekim 2009 Salı
Protesto dedigin
5 Ekim 2009 Pazartesi
Romantik misin arkadas?
Bulent Uygun istifasiyla ilgili bir aciklama yapmis web sitesinden... Icindeki incileri say say bitmez... Lakin alttaki iki pasaji cok sevdim...
Neo Ahmet Altan, gonlumuzun ozgurluk savascisi Bulent'lerin en uygununa selam olsun...
Celladına aşık olan bir esirin tutkunluğu ile bağlandım bu camiaya. Bir gün muhakkak düşüreceği giyotin bıçağının soğukluğunu, futbolun doğasında olan bu sonu, hep boynumda hissetmeme rağmen, sıcacık ve samimi duygularla bağlandım.
Biliyorum ki hep Don Kişot'u olduğum bu kavganın yel değirmenleri de tükenmeyecek. Ama inançlı mücadelemi hep sürdüreceğim. Aldığım her görevin kutsal olduğunu inancımı yitirmeyeceğim, inanın bu ayrılık bir nebze bile bu inancıma zarar vermeyecektir.
Labels: Bulent Uygun
3 Ekim 2009 Cumartesi
Git kendine kufrettirmeden...
Buyuk baskana Fenerbahce'den destek aciklamasi yapilmis...
Hadi Sari Yildirim'in kendisini Kanuni gibi gordugunu biliyorduk da; Kara'nin Fransa vilayetinin kralina dustugunu gormek istemiyorduk...
Revna hanim da alkisliyordu bugun tempolu tezahuratta...
Yeter birader, birak artik isin pesini...
Not: Aciklamanin metni burada...
Not 2: Taa Amerika'dan izledigim Esref Saati'ni de anmis olduk...
Labels: Aziz Yildirim, Yildirim Demiroren
1 Ekim 2009 Perşembe
Galatasaray Nereye Gidiyor?
Turkiye'nin Ingiltere maclarinda 8'e abone oldugu devrin kapanmasinin miladi Derwall'in Turkiye'ye ayak bastigi andir. O gunden sonra Avrupa'da ve Dunya'da ciddi basarilar elde ettigimiz ve Turkiye'yi futbol haritasina yerlestirdigimiz devirde en cok sikayet edilen husus Turk futbolu diye bir ekolun olusmamis olmasidir. Bence yanlis bir sikayettir.
Turk olmayani yenebildigimizi farkettigimiz devir, evine ilk bilgisayar alinmis cocuklar gibi her seyi kurcaladigimiz, cogu zaman ne yaptigimizi bilmedigimiz ve genellikle oyun oynadigimiz devirdi. O zamanki hakim mantaliteyi dugun halayinda "biz biliyoruz da mi oynuyoruz kardes" diyen delikanlilarin ruh haline benzetirim. Donemin karakteristik futbolu taktik ve kollektif aciklarimizi ekstra imana dayali bir fizik mucadele ve Allah vergisi teknik ile kapatmaya calismaktan ibaretti. Gecmis zaman kullaniyorum cunku son zamanlarda yabancilari yenmenin artik eski heyecani ve orijinalligi kalmadigi icin bu karakteristigi eskisi gibi sevkle sahaya yansitamaz olduk. Turk futbolunun Dunya arenasinda son zamanlarda girdigi duraklama devrinin baslica nedenlerinden biri budur.
Akla ve plana bagli hareket etmedigimizin en buyuk kaniti alinan son derece istikrarsiz sonuclardir. Chelsea'den 5 yedikten sonra Galatasaray gitti kupa 2'yi kaldirdi. Yine Galatasaray ayni kupaya bir dahaki direk tesrifinde ilk turdan Tromso'ye elendi.
Turk futbolunun artik yeniden bir asama katetmesi gerekmektedir. Akilci ve taktik disipline bagli olarak oynamaya baslamanin zamani aslinda coktan geldi. Gerek Tromso'yu gerekse Liverpool'u tekrar yenebilmek istiyorsak iman gucu futbolunu bir kenara birakip akil futbolunu oynamayi ogrenmemiz gerekiyor. Bu degisimin ilk sinyalini aslinda Sampiyonlar Ligi'nde ceyrek final oynayan Fenerbahce verdi. Kadronun yabanci agirlikli olmasinin etkisi yadsinamazdi. Yine de dengeli bir kadro ile akilli ve sabirli oynayarak cok buyuk maclar kazandilar. Hasta ruhlu baskanlari o sene kiytirik TSL'yi kazanamadiklari icin butun yapiya reset atti. Fantastik bir futbol cinayetidir gozumde.
Nihayet Rijkaard ve Galatasaray'a geliyoruz. Dun aksam sahada kagit uzerinde kendisinden cok geride bir Avrupa takimina karsi yenik duruma dusmesine ragmen belki de ilk defa taktik duzenden kopmamaya calisan, paslasan, ezberledigi atak setlerini sahaya dokmeye cabalayan bir Galatasaray vardi. Havadan karsi takimin kalecisinin ellerine ya da stoperlerin kafasina hicbir sisirme top suzulmedi. Isimlere takilan bir adam degilim. O yuzden Rijkaard ilk aciklandiginda adami antreman sahasinda esofmanla gormeden ikinci Derwall donemini mujdeleyen yorumlara pek kulak asmadim. Ancak dun sabirla ve paniklemeden futbol oynamaya calisan Galatasaray'i gordugumde ilk defa kendimi inananlar kervaninda hissettim. Agir aksak, kor topal da olsa Galatasaray bir seyleri degistirmeye, anlamaya calisiyor. Bu girilen yolda Rijkaard ve Neeskens'in bolca sansa ihtiyaclari olacagi kesin. Bu ikiliye yeteri kadar inanc baglandigi takdirde, yine bir devri kapatip yeni bir devir acan buyuk bir basariya ulasmak muhtemeldir. Bunun sinyalini, ironik bir sekilde, Galatasaray Ali Sami Yen'de Sturm Graz ile berabere kalarak vermistir. Dun aksamki mactan alinmasi gereken ana fikir benim gozumde budur.
Son not da Mehmet Topal icin. Tiger Woods ilk sahne aldiginda da turnuvalar kazanan kalburustu bir golfcu idi. Sonra birden arenadan cekildi. Yeni bir vurus teknigi uzerinde calismaya basladi. Bir suru turnuvada basarisiz oldu ama sonunda istedigi sekilde oynamayi basardi. Yillarca katildigi her turnuvayi domine etti, golfun gelmis gecmis tartismasiz bir numarasi oldu. Benzer sekilde kabugunu kirmaya calisan Mehmet Topal'i izliyorum kac mactir. Surekli yuksek riskli paslar atan, bol bol top kaptiran ama denemekten asla yilmayan bir adam var sahada. Bu esnada kimlik bunalimi yasiyor, defansif yonu aksiyor, zaman zaman en basit pasi atamaz hale geliyor ama yilmadan deniyor. Istediklerini basardigi anda Avrupa'nin sayili orta sahalarindan birisine donusecegi benim gozumde kesindir. Belki de ben abartiyorum. Bildigim tek birsey var. Muhterem Galatasaray seyircisi (taraftar degil) Topal'i yuhalamaya ve sabirsizlik gostermeye devam ederse Topal'i dogru yone degil Selcuk Sahin'lik yonune iter. Belki de son iki maclik beraberlik serisinin en guzel meyvesi basarispor taraftarinin tribunden silkelenmesi olacak.
Labels: Frank Rijkaard, Galatasaray, Johan Neeskens, Sturm Graz, UEFA ligi
18 Eylül 2009 Cuma
Homofobik Fenerliler
Dunku macta, Mehmet Topuz gol atinca, taraftarina da kendine de "Topuz" diye bagirmayi yakistiramayan isguzarlarin bulusudur...
Anons: Fenerbahceliiiiiii....Sirin misiniz birader?
Taraftar: ?!??
A: Fenerbahceliiiiiiiiiiii....
T: Mehmeeeet!
Labels: Fenerbahce, Mehmet Topuz
17 Eylül 2009 Perşembe
En buyuk Besiktasli
Bugun ajanslara dusen haber soyle:
"Beşiktaş başkanının eşi Revna Hanım’ın, mayıs ayında yapılacak olan başkanlık seçimine eşinin katılmaması için baskı yaptığı iddia edildi!"Butun Besiktaslilar arkanda Revna, durmak yok; simdi calisma zamani...
Labels: Revna Demiroren, Yildirim Demiroren
Tenisci de olsan...
16 Eylül 2009 Çarşamba
3 Eylül 2009 Perşembe
1 Eylül 2009 Salı
30 Ağustos 2009 Pazar
27 Ağustos 2009 Perşembe
Matematik 101: Elano < Tabata
Matematik biliminde "axiom"lar vardir - dogrulugu kabul edilen bilgiler... Gelin Turk futbolundakilerden bir kismini asagiya yazalim:
1. Guiza Fenerbahce'ye 18 milyon Euro bonservisle gelmistir
2. Galatasaray Elano'nun bonservisi icin 7.5 milyon euro odemistir
3. Gaziantepspor, Tabata'yi Besiktas'a 8 milyon euro karsiliginda vermistir
4. Besiktas, Bobo icin St Ettienne tarafindan teklif edilen 5.5 milyon euroyu kabul etmistir
Buna gore, Bobo'nun degeri Elano'dan, Elano'nunki Tabata'dan, Tabata'ninki de Guiza'dan dusuk...
Sinan'im, hani Bobo 3 Guiza ediyordu ya...
O baglamda, Tabata ve Elano'yu kac Bobo'dan aliyoruz? Ya BJK Plaza kac Bobo eder? Sampiyonlar Liginde gruplara kalmanin Guiza cinsinden kuru nedir abi?
Pi'yi 3 alabilirsiniz arkadaslar, baslayin...
Labels: Besiktas, Rodrigo Tabata, Sinan Engin, Yildirim Demiroren
25 Ağustos 2009 Salı
Robben > Man UTD
Labels: Alex Ferguson, Arjen Robben, Manchester United
24 Ağustos 2009 Pazartesi
60 dakia icin 6 saat yol... (keyifli not)
Labels: Bulent Uygun, Sivasspor, Yolcudur Abbas
Edebiyat: 10. Matematik: 10. Ukalalik: 10. Mantik: 1.
''Bu eleştirileri yapanların bildiği kadar, benim unutmuşluğum var. Kargalar bana kılavuzluk yapamaz. O zaman burnumuz kötü yerlere gider. Kargaların çeşitleri vardır; leş kargaları vardır, kılavuz kargalar vardır. İkisinden de hayır gelmez''
"Simdi 7 puanda olsaydik kimse ulemalik taslamayacakti"
''Her şeyi değerlendiririz. Hayatımız boyu her fikre açık olduk. Kimse bize akıl vermeye, yol göstermeye çalışmasın''
Labels: Mustafa Denizli
22 Ağustos 2009 Cumartesi
Geldigin gibi git Mustafa
Ertugrul Saglam kovuldugunda takim ligde namagluptu...
Sampiyon olurken bile kotu bir oyun oynuyordu Besiktas...
O igrenclik mide bulandirici boyutlara geldi...
Sen guldukce bizim icimiz eziliyor birader, birak eziyet etmeyi, sampiyon olmus takimin "yorgun" hocasi olarak ayril su sahalardan...
Git kendine fazla kufrettirmeden.
Bonus: Demiroren, bir de senin geldigin gibi gittigini gorsek... Holosko dursun hesabi...
Labels: Besiktas, Mustafa Denizli, Yildirim Demiroren
20 Ağustos 2009 Perşembe
19.19
Kosu on saniye once bitti...
Huseyin 100 metreden sonra, 1 hafta icerisinde 200 metre rekorunu da 19.19 ile kirdi.
Limitin bu mu demistik?
Degilmis...
Labels: Usain Bolt
18 Ağustos 2009 Salı
Eight Belles
Labels: At Yarisi, Edu, Eight Belles, Fenerbahce
17 Ağustos 2009 Pazartesi
En iyi Ingiliz...
Tarihte bir cok kisi basligin sonunu "... olu bir Ingilizdir" olarak bitirmistir...
Emperyalizmin bayrak tasiyan milletini genel kaninin aksine keyifli bulurum... Koklere bagliligin getirdigi melankoliyi mi seviyoruz - her Ingilizin nostaljik oldugunu mu dusunuyoruz? Bilemem...
Andy Murray kendi dalinda hic bir Ingilizin yapamadigini basararak; ATP Tour'da 2. siraya yerlesti...
Fransa ile beraber, 1800lerden beri tenisin degisik varyasyonlarini oynayan Ingilizler icin hem huzunlu, hem keyifli bir gelisme...
Lakin...
Fedex'in oldugu bir dunyada, Andy 1 numara olamayacagini bilerek yasiyor...
Iskence birader bu...
Labels: Andy Murray, Roger Federer, Tenis