28 Şubat 2009 Cumartesi

Nsereko olduguna bakmayin...


Hey gozunu sevdigimin geoidi...

Uganda dogumlu, Alman vatandasi Savio Nsereko; Italya'nin Brescia takimindan, Ingiliz West Ham United'e transfer oluyor; Amerika'nin en batisindan Turkce olarak yaziyoruz bu yaziyi...

Klasik kose yazisi geyigimizi de yaptiktan sonra asil onem addeden hususa gelelim...

Iki hafta kadar once yazmistim ilk olarak - ama bu cocukta is var arkadas...

Brescia'da forvete yakin oynarken kesfedilmis, Alman formasiyla ciktigi Euro 2008 U18 turnuvasinda en iyi oyuncu secilmis...

Stil olarak bana Ashley Young'u hatirlatiyor... Simdilik gorunene gore, ortalari Young'dan bile iyi...

Karakteri, yapisi nasildir bilmem - ama kendisini bozmazsa iki seneye Liverpool'a gider bu cocuk...

Kumas meselesi... Bildigin iyi bununki.

Bu da insan birader...


Gecen Haftasonu bolumlerinden birinde yazmistim...

Bir oyuncu tek bir mac icerisinde sol bek, sag bek, on libero, forvet arkasi, sol kanat ve sag kanat oynayamaz arkadas...

Bunu ne bunye kaldirir, ne sinir sistemi...

Yarin obur gun, Fabian "yapmiyorum arkadas" derse; en basta Mustafa Denizli olmak uzere; kimsenin "aman" deme hakki yoktur...

Yazik yahu, bu da insan...

27 Şubat 2009 Cuma

Gecmis zaman olur ki...


Fotograftaki uclu Bursaspor'un "efsaneleri" sayilacak adamlar...

Bursa'da top oynadiktan sonra Real Madrid'e giden (en son Istanbulspor'daydi; ne oldu simdi?) Elvir Baljic; 10 sene araliksiz Bursaspor formasi giyen stoper Adnan Ornek ve bir zamanlarin Gokhan Unal'i Ercument Sahin...

En bastakini anlatmaya luzum yok... Buyuk yetenekti; Fener'e iyi para kazandirdi, pis bir sakatlik sonrasi Istanbulspor'a kadar dustu... Ben psikolojiden anlamam, Ahmet Cakar'a sormali, ama su aralar ruh hali hic iyi degildir...

Adnan'i yazmaya donanimim yetmez... Futbolu takip ettigimiz yillarda oynadi Bursaspor'da, ama o kadar...

En sagdaki adamsa biraz farkli...

Jimmy Floyd Hasselbaink'i tarif ederken "ceza sahasinin neresinde olursa olsun gol yapabilecek bir adam" diye bir tabir kullanirim...

JFH'in Turkiye subesiydi Ercument...

Mususi
(dag gibi adami bir virus mahvetti), Baljic ve Ercument ile uzun bir sure uc buyuklere kafa tuttu Bursa.

O Bursa'nin en onemli gol silahiydi Ercu...

Iki sezon boyunca cok iyi top oynadi; hatta Milli Takim'a bile secildi (1 kere milli olmuslugu var).

Sonra yavas yavas sisti, duba Ercu oldu... Konyaspor'un Kombassan destegi aldigi donemde (basket takimi da iyiydi o donemler); eski gunlerine donus sinyali verse de, yasi gelmisti Ercu'nun (Bursa'nin gediklisi Nejat onu getirdiginde 27 yasindaydi).

Simdilerde yardimci antrenorluk pesinde kosuyormus...

Normal...

Gecenin bir saati nerden aklima geldiyse...

Hep Aynı Golü Atıyorsun Harry


Everton: http://www.youtube.com/watch?v=ZZ87_dLBpQ8#t=0m49s

Bordeaux: http://www.youtube.com/watch?v=cIUtKj8ozBg#t=0m05s

...

..

.

26 Şubat 2009 Perşembe

Hipodrom, Fener ve Dedem...


Hani adam gibi adamlar vardir... Odaya girince - belki cocuksun, belki farkinda degilsin ama - geri kalanlarinin oturusu degisir... Eskilerin "efendilik" simdilerin "karizma" dedikleri hadise...

Agir ceza baskanligi sirasinda bebektim... 80 doneminin ortalari... Hakimligi sirasinda gordugu hurmeti, nasil hakim oldugunu, hep anlattiklarindan ogrendim...

Babam o "arada kalmis" kusaktan... Buyurken efendiligi, buyudukten sonra "acik pazar ekonomisini" ogrenenlerden... Ama kendine de ornek aldigi, bana da ornek verdigi adam ayniydi... Dedem. 20li yaslari ortaladik, babam dedemin klonu, ben de babamin...

Cok dede-torun gibi, kendimi bildigimde dedem "yasli"ydi gozumde (buyudukce, 65 nasil genc geliyor aslinda). Yas haddinden emekli oldugunda, yaz aylarini Buyukcekmece'deki yazliginda gecirirdi... Yanina giderdik sikca; sehirli insanin haftasonu kacamagi tadinda...

En buyuk meraki at yarisiydi dedemin... Buyuk meblalar degil ha...

Nasil simdi "iddia" ugras olmussa; o da atlari takip ederdi... Hangi at safkan; hangisi kimin yavrusu; hangisi cim ati, hangisi kumda cosar... Hepsini bilirdi - en azindan bana biliyormus gibi gelirdi...

Hic onemli bir kazanci oldugunu hatirlamiyorum- zaten umrunda degildi... Sicak yaz gunlerinde mesgaleydi yarim saatte bir kosulan kosular...

Ben cizgi film izlerken "TRT'yi acsana" derdi, "kosu var"...

Acardim, hic istemesem de...

Sonra ben "buyudum", o "yaslandi"...

Fenerbahce'nin Besiktas'a surekli kaybettigi yillari yasamisti O da babam gibi... Sevmezlerdi aslinda Besiktas'i...

Ben tutunca, benim hatrima tuttular ikisi de...

Besiktas kotu oynasa da, ben uzulmeyeyim diye "canin sagolsun, iyilerdi aslinda, bir sonraki mac kesin kazanir" diyenlerdi...

Ben buyuyordum, o yaslaniyordu...

Amerika'ya geldim... 16 yasinda universiteye geldigimde "bitirince donersin insallah" diyordu...

"Donerim tabi" diyordum...

Universite bitti... 3.5 senede...

"1 senede master'i hallederim, oyle donerim" diyordum... "Insallah" diyordu...

Arada, aslinda belki de cok istekli olmasam da, her Turkiye'ye gelisimde ilk ugradigim evdi dedemin evi... Annemin babasini ben daha cocukken kaybettigimiz icin, ailenin buyugu denilince aklima gelendi...

Ben buyuyordum halen... O yine yaslaniyordu...

Ise basliyordum... Gelip gitmelerim seyreklesiyordu...

Son 3 senede ancak 3 kere gidebiliyordum geriye... Havaalanindan dogru Feneryoluna...

Yaslanmisti; gecirdigi onemli bir rahatsizligin izini tasiyordu... Ama aile ne kadar "kafasi yerinde degil artik" dese de, benle konusurken hep iyiydi... 20 sene once nasilsa, oyleydi...

Cocuklugumdan beri evinde ayni sekilde oturuyordum ben... Hani, onun karsisinda baskalari onunu iliklerken, ben Milliyet ve Posta gazetelerini alir; kanepeye uzanir, onu okurdum, bir yandan laf yetistirirken...

"Ne olacak Fener'in hali" geyigini yapardik... Kufur etmezdi dedem... "Esekler" derdi... "Adam olacaklari yok..."

1 ay once aldim biletimi Istanbul'a...

1 yil 3 ayin ardindan donme plani...

Ruyamda gordum kendisini uc gun evvel...

Bugun, Facebook'tan gelen lanet, pis bir mesaj cekti ilgimi... "Abi, uzun zamandir gorusmuyoruz" diye basliyordu mesaj, "gazeteyi okuduk, dedeni kaybetmissin, basin sagolsun" diye bitiyordu...

Veya bitmiyordu da, ben orda kapatiyordum bilgisayari...

Bizimkileri ariyordum, halen inanmayarak...

"Evet oglum, soyleyemedik sana" diyorlardi...

Hani ilk 5 dakika kabul edemiyor ya insan... Orda bosaniyor yaslar gozden...

Sonrasi bosluk... Elden bir sey gelmeyisi... Ne senelerden 1960, ne memleketlerden Almanya... Ama, uzakta olana her yer gurbet...

Oturuyorum, bir kac saat geciyor, kafayi toplayamiyorum ki...

Sonra oturuyorum bilgisayarin basina...

Bu yaziyi yaziyorum...

Hayat bu diyor arkadaslar... Boyle hayatin ta anasini diyorum... Isyanimin hedefi yok... Cuma'ya gitmedim hic (1 kere galiba); giden arkadaslar var... Haber verin yarin diyorum; gitmedik bugune kadar adam gibi, ruhuna bir dua okuyalim bari...

Bana kalanlar dedemin 1940 baskili kitaplari; 3 ciltlik Hayat ansiklopedisi; at yarisi; hukuk; Posta gazetesi ve Fenerbahce...

Buyumek ne pis seymis arkadas...

Manidar...


Cok da bir sey yazmak gereksiz aslinda...

Top dedigin yuvarlak...

Buyuk laf, buyuk lokma, tukuruk ve yalama mevzuu bunlar...

Isin keyfi burda...

25 Şubat 2009 Çarşamba

Für Elise


Türk futbolseverin, özellikle de Galatasaraylı'ların duyunca şöyle bir irkildiği, karmaşık duygular yaşadığı Beethoven piyano bestesi. Bakın ekşi sözlükten Azuth nasıl yaklaşmıs bu olaya:

# tarihte küfür yiyen yegane klasik müzik eseridir belki de für elise.. türk futbol tarihi'nin en onemli macinda, yani galatasaray arsenal uefa finalinde, muhtemelen ki ömer üründülün telefonu tüm penaltilar boyunca "für elise" yi calmis, boylelikle milyonlar beethovenla bir uefa finali gecesinde tanismis, tanisildiktan sonra milyonlar tarafindan küfredilmistir esere ve eserin sahibi cep telefonuna.. eger mazallah kupayi kaybedeydik tek suclu olarak beethoven ilan edilebilir, beethoven'i arsenal formasi icinde gosteren grafikler gazeteleri boy boy süsleyebilirdi.. bir ulusu klasik musikiye düsman ettiler zamaninda..
(azuth, 14.04.2008 17:19 ~ 17.05.2008 01:34)
Nasıl bir cep çalışıdır o? Üstüne dublaj eklediler gitmedi, müzik eklediler gitmedi. Kesin Fenerli'dir arayan... Elise rahat mısın bacım?

Galatasaray yine bir UEFA kupa maçı arifesindeyken hatırlayalım dedik...

İlgili video

Kucuk Hamdi


Siradan bir ogleden sonra niye aklima geldi bilemem...

Adas futbolcularin buyuk/kucuk diye ayrildigi yillarda, Trabzonspor'un Kucuk Hamdi'siydi... Futbolculugu ile pek ses getirmese de, Unal, Hami, Ogun ve Abullah'li kadroda bayagi sans buldu...

Nereden nereye... 2006'dan beri Bayan A Milli Takimi antrenorlugu yapiyormus Hamdi... En son roportajinda soyledigi soz ilginc: "Futbol erkek oyunu degildir" - o kadar da degil be Hamdi...

Efsaneliğin Eşiğindeki Üç Adam


Daha köprünün altından çok su akacak ama Galatasaray ve Fenerbahçe kendi bacaklarına sıkmaya devam ettikçe yukarıdaki üç isim şampiyonluğa bir adım daha yaklaşacak. Hepsinin de ortak özelliği kazanacakları şampiyonluğun kendilerini efsane konumuna getirecek olması. Bülent Uygun ligin 5. şampiyonunu çıkarabilir, Ersun Yanal Trabzon'u yıllar sonra şampiyon yapabilir, Denizli 3 büyüklerin hepsine ipi göğüsleten ilk hoca olabilir. Peki Galatasaray ve Fenerbahçe'nin olmadığı bir yarışta kazanılan bu başarı içe siner mi? Tek takım yürüse sinmez derdim ama 3 takım birden yarıştığına göre ismin önemi yoktur. İyi olan kazansın.

Anket her zamanki gibi sayfanın doksanında. Benim oyum Yanal'a.

24 Şubat 2009 Salı

Hayat ve Adriana...

"Hayat acimasiz da, bari boyle uzaklardan vurmasin"

- Magripli, kendisine "abi Adriana Lima, Jaric'le evlenmis" dedigimde...

Keyifli aramalar* - hic bitmesin


Yogun istek uzerine (Magripli "o kim lan" dedi, o kadar); yuce insan Peter Sellers'a dondurduk resmimizi...

Lafi uzatmadan, bu haftanin incileri:

5- acibadem levent arasi ne kadar mesafe: Vallahi Istanbul'da yasamayali 8 sene oldu; lakin koprunun acik oldugunu dusunursek, 1'den gelirsen 25 dakika... Ikiye hic bulasma derim ben, yolu uzun... Ama su aramayi yapip da internetten cevap aramaya devam... Ona lafim yok.

4- bulent ersoy nasil erkekti: Aslan gibi diyecegim, bildigin yalan olacak... Filmlerden, fotograflardan gordugumuz kadariyla, hayirlisi olmus... Ha, kendisini gordugum yerde "Bulent Bey" diye seslenmek istiyorum, lakin beni yeme ihtimali var... Daha kotusu, genc adamim, evlenmek isteyebilir... Evlerden irak.

3- comertoglu soyadli kisiler: Anam? Bizim soyu sopu merak etmis biri... Merhaba. asl, pls, tsk, kib!! :p

2- fenerbahcenin klasik cocuk pipisi reklami: Goren de siteyi pipi uzerine insa ettik zannedecek (beton gibi penis ihtiyaci?). Iki haftadir pipi arayan bizim siteye denk geliyor arkadas (bkz: gecen haftanin Keyifli Aramalar bolumu). Insanin basina ne gelirse ya meraktan... demisler. merak eden geliyor arkadas... Bahsi gecen suphesiz Fanatik gazetesinin reklamidir; bir ara fenomen olmus olanlar...

1- usta okcu kadinin pipisine oku atti videolari: Aha yine pipiye denk geldik... Hayir, anladigim kadariyla acayip bir video; garip de gelse, izlemek istedim bir an. Ha bir de, arayan kisiye kotu bir haberim var... Kadinlarin pipisi yok abi; o arabaya aldigin abla, nasil diyeyim; Dogan gorunumlu Sahin... Hani, seni severiz, uyaralim dedim...

Bonus- Turksel super ligde ikili averaj varmi: Su -mi'leri ayirsak, gozunuzu seveyim... Neyse, cevap: "Var, ama deplasmanda atilan gol avantaji uygulanmiyor".

* Keyifli aramalar: Google'dan aramak suretiyle siteye giren insanlarin aradiklari sozcukler...

23 Şubat 2009 Pazartesi

Futbol vs .... Zor secim (?)

Blogu videoteke cevirdik yine, ama bu da pek feci bir reklammis. Is yerinde veya kiz arkadas yaninda izlenmesini pek tavsiye etmiyorum.

Haftasonu


Cuma gunu alisilmisin disinda bir Haftasonu postu attik... Orda da belirttigim gibi, Cumartesi gunu futbola uzaktim, lakin Pazar daha futbol dolu gecti... Bakalim...

Fenerbahce macinin ilk yarisini yarim yamalak izleyebildim... Artik Aragones midir, futbolcularin umursamazligi midir bilemiyorum, ama bu Fener; benim hatirladigim en kotu Fener...

Asil mac her zamanki gibi EPL'deydi; Bolton - West Ham macinin son 15 dakikasina yetisebildim... Izledigim bolumdeki futbol daha Turkiye liginde oynanmadi arkadas... O ne bindirmedir, o ne sagli sollu ataktir... West Ham cok istedi, ama Bolton iyi kapanarak uc puani aldi... West Ham'in sol acigi Uganda menseili Alman Savio gercekten cok iyi topcu. Kafa hizasinda, sert orta kesmeyi cok iyi biliyor kerata; duyariz adini yakinda sikca... (Lig Tv Macin Yildizi anonsu gibi olmasi... Tek harfle kafiye tutmasi...)

Pazar gunune Sivas - Eskisehir macinin ozetlerini izleyerek basladim... Evet mucadelenin hakki Eskisehir gibi duruyor; hatta Faruk'un elle mudahalesi net penalti... Kotu oynamaya basladi Sivas, fiksturleri de hayli zor... Sampiyonluk diyorlar; eger Mehmet Yildiz'in yaninda ikinci bir oyuncu oynamaya baslamazsa isleri zor... Sezer'in kumasi iyi...

IBB - Ankaragucu macina takildi gozum. Macin golleri son yillarin en komikleri arasinda... O stadda mac oynatmak futbola ihanet (postta Sansal tadi yakalamam...). Yahu, o stadi oraya hangi akil mantikla yaptik arkadas? Insaat Muhendisi pederle konusuyorum; "o staddan adam olmaz; ustunun kapanmasi astarindan pahaliya gelir" (kelime oyunu sever peder) dedi. Katiliyorum.

Galatasaray macina gelince... Sanirim gordugum en keyifli manset "Gulleri soldurdu" oldu... Mac oncesinde "Skibbe'yi herhalde ben gonderirim" demis... Gavurlar bu tur "ben demistim"lere "after the fact" der - "olduktan sonra babam da soyler"in Ingilizcesi...

Milan'in zar zor 1-0'la gectigi maci "Benim adim kirmizi"yi okurken dinledim... Haliyle cok bir fikrim yok. Beckham bu diyarlara geri donecekmis; yazik olur... Milan'da kendini buldu adam...

Ben haftalar once yazarken, blogosfer Van der Sar'la pek ilgilenmiyordu... Manchester Blackburn'u gecerken golunu de yedi; lakin kalede Kuszczak (Polonya'da Carkifelek oynanirken sesli harf almanin abes olmasi...) vardi... Van der Sar'in rekor arayisi devam ediyor...

Bu hafta CL haftasi... Yarinki maclar keyifli... Panathinaikos supriz, Roma plase...

Kalin saglicakla

Yok artik Dwight Howard



Dwight icin Halloween'de insan kiligina girecek diyorlar, ama...

Gidenin Ardindan


Rasyonel insanlarin cok klasik bir zaafidir, herkesi kendisi gibi rasyonel bilmek. Fevkalade bir taktisyen oldugunu dusundugum Skibbe'nin insan yonetiminde cok zayif kaldigi kanisinsayim. Tabi elinin altindaki kadronun guzelligi disinda her turlu terslik de geldi adamin basina: sakatliklar, her seyi dogru yapan ama teknik kadro konusunda histerik davranan bir yonetim, yasi kadar teknik adamlik yapmis Skibbe'ye acemi diyecek kadar cahil bir taraftar guruhu...

Ilk macinda istifa diye bagrilacak kadar onyargi ile ise baslayan bir adam hakkinda sorulacak soru mamafih "kovulur mu?" degil "ne zaman kovulur?" olur. Bu sorunun cevabini cok onemli Bordeaux macindan once kendisini 6 senedir ilk defa Avrupali gibi oynatan adami kovarak veren Galatasaray kurumsal amaclarinda artik ayaklarin bas oldugunu da soylemis oldu. Sonumuz hayrola.

22 Şubat 2009 Pazar

Bir Kariyerin Baslangici

David Beckham'in Manchester kariyerindeki en onemli maclardan birisi 94'te Galatasarayla oynadiklari Sampiyonlar Ligi macidir. Daha Premier Lig cimleriyle tanismamis bu 19'luk delikanliyi direkman Sampiyonlar Ligi'nde, hem de bir onceki senenin acisindan dolayi sembolik onemi buyuk olan macta sahaya surmeyi de ancak Ferguson gibi dahilik/manyaklik sinirinda kartlarini hep dogru oynayan bir insan goze alabilir. 4 gollu macta ikinci golun sahibi Beckhamdir. Bakin kendisi nasil anlatiyor o golu:

21 Şubat 2009 Cumartesi

20 sene sonrasinin topcusu


Sergio Aguero ve Maradona'nin kizi Giannina'nin cocuklari Benjamin Aguero dunyaya geldi...

Sergio ve Diego'nun genlerinin 1/10'u cocuga gecmis olsa; 20 yil sonrasinin topcusunun dogumuna sahit olduk demektir...

20 Şubat 2009 Cuma

Haftasonu


Bu seferki "Haftasonu" serisi pek de detayli olmayacak... Yarin, hemen dibimdeki Tiger Mountain'e tirmanacagim icin, muthis Cumartesi programini kaciriyorum...

Bugunku macta, klasik bir MD bali ile, 3-0 yenilebilecegi maci 0-3 aldi Besiktas. Cok uzerinde durulacak bir mac olmadi: dikkat ceken noktalar ise Tabata'siz Antep'in pek bir matah olmayisi, Besiktas'in ilk defa bir macta 2 forvetle sahaya cikisi, ve Ernst'in yine sahanin 4-5 bolgesinde birden oynayisiydi... Fabian, bir kac mac sonra "bu is boyle gitmez" diyerek cirpinmayi birakirsa sasmamak gerek... Hayir, Cisse'ye alismisti taraftar; Ernst alerji yapabilir...

Geri kalan maclara gelince, Cumartesi programinda bayagi keyifli olanlari var; izleyebilenler kacirmasin efendim:

Aston Villa - Chesea, Kayserispor - Bursaspor, Palermo - Juventus ve Katalan derbisi Barcelona - Espanyol, cok keyifli olabilecek maclar...

Keyifli bir haftasonu dileyerek...

18 Şubat 2009 Çarşamba

Sen kimin oglusun?



Youtube fenomenlerinden biri daha... Hazir youtube acilmisken, once videoya bakin...

Adi Madin Mohammed...

Zinedine gibi ufak yasta Cezayir'den Fransa'ya gocmus Madin. Yasi daha 6, boyu 1.20 bile degil...

Simdilik Paris'te Roubaix kulubunde oynuyor ufaklik... Su hareketleri benim yasimda adam yapsa, Real'in yolunu tutar...

Madin'in ne yapacagini merak ediyorum etmesine de, kendisini en erken 2018'de izleyebilecek olmamiz ilginc...

Asil potansiyel keyif, 2018'de donup su yaziyi okumaktir, o ayri.

PS: Sabri'nin yine vazgecmeksizin, Bordeaux macinda bile uzaktan sut denemesi... Bir ihtimal su videoyu izlemesi... Bir seyler kapmaya calismasi...

Benim de Söyleyeceklerim Var (Holigan versiyon)

Genoa taraftarı Gabriele Amato'yu biliyoruz. Civar bloglardaki Amato'ya karşı bol sempati akan postları anlasam da desteklemiyorum. Takımı ters sonuç aldı diye rakip takımın otobüsün tekerine girişen insan benim gözümde bu seneki Darwin ödüllerinin ciddi adaylarındandır. Gabriele aslında bahane. Madem başına gelmiş böyle bir olay. Bize acil şifa dilemek düşer. Benim asıl gelmek istediğim nokta bu gibi holiganizm ile ilişikli meselelerde takım, dil, ırk ayırmaksızın sempati beslenmesini dikte eden mahalle baskısı.


Sanane ulan hapisanedeki Fransız holigandan. Bu gibi durumlarda yapılan en net duygu sömürüsü de "Hepimiz taraftarız. Herkesin başına gelebilir"dir. Gelmez kardeşim. Polis dünyadaki en saygıdeğer müessese olmasa da sınırlarını bilerek davranırsan en fazla iki gaz iki de cop yer, ama büyük ihtimalle akşam rahat yatağında uyursun. Ha diyelim gökten zarlar 7-7 geldi ve başımıza ters bir iş açıldı. Eminim ki hapisaneye girerken en son düşüneceğim şey Antu'daki bir veledin destek mesajıdır. Liberte pour Santos'u falan geçiniz delikanlı adam "Free Mitnick" diye bağırır.

Mitnick Reis

Alakasız not: Malum Denizli maçından sonra Bağdat Caddesi'nde taksiye kafa atan bir insan vardı. Hazır YouTube açılmışken bir vatandaş paylaşsın lütfen.

Yaslaniyoruz...


Avrupa'daki futbol maclarini takip etmem 90larin ikinci yarisina rastlar...

Bugun futbolu birakma noktasina gelmis oyuncularin buyuk kismini onlar daha kariyerlerinin basindayken izleme sansi bulduk...

Lars Ricken de oyle adamlardan biriydi...

Cocuklugumun "yildiz adayi" Lars, gectigimiz gunlerde Borussia Dortmund'da gecirdigi kariyerine sakatliktan kurtulamadigi icin son verdi... Ne zaman basladin ki arkadas, ne cabuk bitiriyorsun?

20li yaslarin ortasina gelmedim henuz; ama bir topcu nesli gecti gozlerimizin onunden...

Daha toy donemlerini bildigimiz Michael Owen, Alessandro Del Piero ve Thierry Henry de topculugu birakirlarsa; o zaman kasketi (sapka mi kaldi arkadas) one koyup dusunme zamanidir...

Bu arada, Borussia Dortmund diye bir takim vardi bir zamanlar... Sahi, ne oldu ona?

17 Şubat 2009 Salı

Benim kemik yapisi Italyan...


Yuzelli memleketten adam tanidim; Akdeniz kiyisi olan Avrupa ulkelerinin niye bu kadar birbirine benzedigini cozemedim...

Adriyatik'te biraz bozulsa da (Slovenya, Hirvatistan ve Karadaglilar halen biraz soguk gelir bana); kiyi ulkelerinde karakterler de, tipler de, huylar da birbirine benzer...

Haliyle, bir cok konuda yaklasim ve sonuc da ayni oluyor...

Haftasonu oynanan Milan derbisinde Adriano'nun net olarak koluyla attigi bir gol vardi (ustteki kare o ana ait).

Kayitlari inceleyen gorevliler; Adriano'nun cezalandirilmayi hakedecek bir hareket yapmadigina hukmetmisler...

Yuruyedur Moratti'nin Inter'i...

Guus - Mustafa tandemi


Iki forvet mi, tek forvet mi; 442 mi 433 mu tartismalari bir tek bizim memlekete mahsus degil tabi...

Guus goreve geldiginden beri merak edilen husus, sene basinda formda olan Anelka ile; sakatliktan donen Drogba'dan nasil yararlanacagi...

Antremanlarda ikili forvete yer vermis Guus...

Darisi bizim Mustafa'nin basina...

16 Şubat 2009 Pazartesi

Su samuru tadinda tektonik tabaka


Su samurundan hallice tektonik tabakalar arasinda yasiyoruz...

Ilgili bkz: http://www.sarsinti.com/sonbiray

Cikarmadan Bes


Magripli ile sikca konustugumuz bir hadisedir Turkiye'deki mac yayinlari...

Bu konuda ozenlilen lig hep EPL olmustur: dunyanin her kosesinde izlendigi halde, hem oglen hem aksam maclarina yer veren, haftada 5 ila 7 mac yayinlayan Ingiliz kanallari; bizim 3 macli sisteme gore fersah fersah otede...

Tamam, farkindayim, EPL'nin dusmeme mucadelesi veren takimlarinin maclari bizim derbilerden bile daha zevkli gecebiliyor... Lakin, mazeret bu olmamali arkadas.

Bu hafta yuzumu gulduren bir durum oldu; ekteki resimde gozuktugu gibi, Cuma 1, Cumartesi ve Pazar 2'ser mac yayinliyor Lig TV.

Olmasi gereken de bu...

Hos; saat farki nedeniyle 18:00'den onceki maclari izleyemiyorum (haftasonu 8'den evvel kalkmanin zor olmasi...); lakin benim mac zevkim feda olsun arkadas - haftada 5 mac bu isin dogrusudur...

PS: Maclarda ne kadar elektrik harcaniyor bilmiyorum ama, TV'de yayinlananlar harici maclarin gunduz oynatilmasi gerekir... Manchester United gunduz mac yapiyorsa, sen esekler gibi yapacaksin arkadas...

15 Şubat 2009 Pazar

Keyifli Aramalar* (bitmez)


Keyifli aramalara biraz ara vermistik... Donelim efendim; haftanin Top 5'i asagidaki gibi...

5- "Hatunlar": Hayir; saga sola keyword atip google'dan adam cekelim derdimiz yok. Ama nedendir bilinmez, "hatunlar" diye aratan arkadaslar bizim siteye 19 kere denk gelmis... Buyuk ihtimalle 5 saniye durup, kufur edip kapatiyorlar siteyi - hayir bizim icin de iyi bir "business model" degil acikcasi...

4- "Omuz Cikmasi": Su yazar kulunuzun bir ozelligi var- legodan yapildigi icin otesi berisi (bkz: omuz, parmak) cikip duruyor... Lakin okuyucularin da ortak sorunu olmus olacak ki, haftada en az 2-3 kisi "omuz cikmasi" diye aratip buluyor siteyi. Cozum sunalim efendim: 6 hafta askida kalacak kol; ardindan da takribi 2-3 ay suren bir fizik terapi gerekiyor. Asla eskisi gibi olmuyor omuz; ama cok da endiselenmemek lazim, her turlu sportif aktivite bir kac ay icinde yapilabiliyor.

3- "nudist": Neden, nicin bilemiyorum...

2- "bochumda satilik doner dukkani": Aciklayamiyorum (teknik olarak aciklayabiliyorum, hatta google'da 4. siradayiz). Girisimci insanin ilk hamlesinin google'dan su aramayi yapmak olmasi bence eglenceli...

1- "reyal madrit spor kadrosu pipi": Lan!? Hahaha... Lan?!? Abi su aramayla siteye ulasan arkadas benle bir irtibata gecsin; mutlaka yardimci olacagim, soz veriyorum... (Nerden tutsan elinde kalmasi... Pipi? Elde kalmasi fenaymis?)

Haftaya tekrar...

* Keyifli aramalar: Google'dan aramak suretiyle siteye giren insanlarin aradiklari sozcukler...

Milenyumun Kefali Stuart


Hikaye Stuart Slann isimli bir Manchester United taraftarı ile ilgili. Yukarıda görülen seksi poz da kendisine ait. Bu Stuart, geçen sene 3 haftalığına Meksika'da Cancun'a tatile gidiyor. Orada iki tane Liverpool taraftarı ile ahbap oluyor. Ama gün geçtikçe Manchester muhabbetiyle bunları bir güzel kıl ediyor kendine. En sonunda Liverpoollu'lar dayanamayıp herifi havuza atıyorlar. Kaburgası inciniyor, bileği kırılıyor falan...
Olay burada bitse iyi deriz. Stuart Liverpoollu'ları nasıl sinir etmişse. Bunlar İngiltere'ye dönünce bir de facebook'ta yalandan bir hatun yaratıp, Stuart'a yazmaya başlıyolar. Stuart en sonunda internetten hatun etkileyecek kadar seksi olduguna kanaat getirip (aynan da mı yok birader?), sözde hatunun yaşadığı İskoçya'daki terkedilmiş bir çiftliğe gitmek için 900 km tepiyor. 3 saat de soğukta hatun gelecek diye arabada bekliyor. En sonunda dayanamayıp hatunun cebini aradığında Liverpoollu dallama kankaları açıyor telefonu.
Sonuç; olaylardan önce evli ve bir çocuk babası Stuart artık bekar. Yetmezmiş gibi internetin de yeni makarası. Kan niye iki organa aynı anda gitmez?

Arkadaslar iyidir ama


Arkadaslarim arasinda blogu okuyan pek yok... Arkadaslarin arasinda adam gibi futbol seven olmayinca, dogal aslinda...

Aklima bir cirpida gelen uc adam var, biriyle blogu yaziyoruz; digeri New York'ta kendi isinin pesinde, en sonuncusu Koala'dan hallice tembel bir adam; degil bloga yazmak; blogu okumaktan imtina eden biri...

Benim icin keyifli bir hadise; yorumlarla, blogosfer etkisiyle; cesit cesit - bir cogu keyifli - adamla tanistik...

Bu post da onun sanina olsun...

1 yili coktan devirmisiz, selam olsun...

Formula 1'in yenilikleri

Formula 1'i takip ederiz, eskiden daha da ederdik (Schumi'yi ozledik be birader)...

Vettel'in bozuk ingiliczesi ile anlattigi F1'in yeniliklerini bayagi keyifli sekilde gosteren video asagida...

Su burst hadisesi, 3 yaris dayanmasi gereken motorlar ve gecisi kolaylastirmak icin getirilen standartlar; sonmeye baslayan F1 atesini biraz olsun harlar belki...

Haftasonu



Haftasonunu daha farkli planlamistik... Ne umduk ne bulduk hesabi...

Cumartesi gunu aralikli olarak oglen 2ye kadar uyuyunca, Fenerbahce'nin macini ancak 7-0dan sonra izledik. Absurd bir mac olmus, ama sevindim aslinda. Ligin en kotu takimini bu kadar farkli yemek rakibi rahatlatir - bu rakip Fenerbahce olunca; bu rahatlama ekstrem boyutlara da varabilir. Keyifli.

Galatasaray yine puan kaybetti - lakin maci izleyemedik. Duyduklarima, okuduklarima gore bu puan kayiplari devam eder...

Sivas da kayiplardaydi bu hafta... Bursa deplasmaninda puan birakmak pek de acayip degil aslinda.

Asil mac bugundu... Besiktas evinde Trabzonu agirlarken, hic kimse boyle bir mac beklemiyordu. Sagli sollu bastiran (54 orta yapilmis arkadas) Besiktas karsisinda, Trabzonspor; tarihinin en silik maclarindan birini oynadi. 3-0 yenildikleri Galatasaray macinda da, Fenerbahce macinda da sahada daha karakterli bir Trabzon vardi...

Macin akilda kalan en onemli ozelligi; Mustafa Denizli'nin korkakliginin tasdiklendigi mac olmasi... Bobo'nun attigi golun de, ligin en cok korner kullanan takimi Besiktas'in 2. korner golu olmasi acisindan ilgincligi var...

Son not Fabian Ernst ile ilgili: mac boyu her iki bekte, iki kanatta, forvet arkasinda ve asil mevkii olan on liberoda oynadi. "Ben nereye dustum arkadas" Almanca nasil deniyor bilemedim...

Asil maci kacirdim bugun... Inter, Milan'i da 2-1'le gecerek, "Inter Sampi..." basligini attirmis Della Sport'a... Jose bundan sonraki durak olarak La Liga'yi secsin, orada da sampiyonluk gorsun ister su gonul...

All Star'a gelince, pazar gunu ise gelmek suretiyle onu da kacirdik arkadas. Kismet degilmis...

Not: 14 Subat'i; delinin birinden kurtulmanin serefine kankalarla gecirdik. Sevdicegi olanlari gec; saplara selam olsun...

14 Şubat 2009 Cumartesi

Impossible is Nate-hing


Basketbol sevmem. Televizyonda NBA karsilasmasi ile ayni anda Tacikistan 3. amator futbol kumesi karsilasmasi varsa acar onu izlerim. Bu aksam yoktu. Actik NBA All Star'in yetenek musamere gecesini seyrettik. Stojakovic 3'lukten emekli oldugundan beri izlenesi tek aktivite smac yarismasi. Amerikali juri "white men can't jump" mottosuna uyarak Ispanyol Fernandez'i erkenden harcadi. Guzel smaclar vurdu halbuki. Ona karsin insan ile bir kapinin gayrimesru cocugu olan Dwight Howard yerinden azicik biraz ziplayarak normalin 30cm uzerindeki bir potaya cift el smac vurdu. Juri kendinden gecti, finale birakti. Hakemlerden cok sikayet etmenin alemi yok. Amerika'da bu isler zaten danisikli dovustur. Hangi smactan once hangi sovu yapacagi filan bile belliydi Howard'in.
Nitekim Howard gecen sene kazandigi unvani finalde kendinden takribi 35cm kisa Nate Robinson'a kaptirdi. Ilisikteki figurde, ortalama bir Turk erkegi boyunda olan Nate Robinson, 2.11lik Dwight Howard'in uzerinden smac cakarken goruluyor. Final oylamasi internet uzerinden yapilinca dunyadaki butun guduk insanlar Nate'e abandilar herhalde. Bence her turlu haketmisti cocuk, iyi oldu.
Seneye Fenasi'yi Slam Dunk yarismasina mi soksak ne yapsak?

12 Şubat 2009 Perşembe

Subat'in 14'u


Turk futbol seyircisi ile "yalniz genc adamlar" kumesinin kesisimi gayet buyuk bir rakama isaret eder.

Yakin zamanda bu isin acisini cekmis; keyfi kacmis yazariniz 14 Subat'i asagidaki sekilde gecirecek; tavsiye ederim (kedi - ciger iliskisi bizimkisi)

9:00 - Fenerbahce - Hacettepe (TSL)
12:00 - Lazio - Torino (Serie A)
14:15 - Napoli - Bologna (Serie A)
17:00 - All Star Skills Challenge

Aksamin geri kalaninda yapacak bir seyimiz yok; ama bu bile keyiflidir arkadas...

Othello'nun editi:

Bu da takim mi?


Kulkedisi takimlarinin buyuk hocasi; Rusya, Guney Kore ve Avustralya'da tapilan Guus'un Chelsea'ya gelmesi... Gecen hafta icinde futbloglar.com'un Guus resminden gecilmemesi...

Bugun takimin basinda ilk defa antremana cikan Guus antreman sonrasi cok da keyifli olmamasi... "Chelsea'nin cok iyi oyunculari var; ama takim degiller" diye demec vermesi...

Guus'um, bu geldigin yerler isin NBA'i... NCAA gibi koclarin domine ettigi yerde degilsin; ya ogrenecek; ya da Real gibi 1 yil icinde gideceksin...

10 Şubat 2009 Salı

Kirik cikikci

Yaz aylarinda omzu cikarmistik...

Daha omuz yeni yeni iyilesirken, bu sefer, yine basketbol oynarken, sag elin kucuk parmagini cikardik.

Delikanli adamin bu kadar oynak eklemleri olmamasi lazim; lakin elden bir sey gelmiyor.

Bu aralar yazilarim biraz seyreklesirse, sebebi bundandir...

Selam ederim.

Benim de Soyleyeceklerim Var - 2


Almanya gibi ağır tutucu ülkeler başta olmak üzere, yabancı ülkelerde yaşayan etnik azınlıklar genelde ikinci sınıf adamdan sayılır. Deplasmandaki bu azınlıklar kendi ülkelerinde ise her zaman ortalamanın üstünde saygı görürler. Türkiye hariç. Ben "gurbetçi" ya da "alamancı" terimlerinin cümle içinde olumlu manada kullanıldığına daha rastlamadım. İş böyle olunca ancak Bundesliga'daki takım kadrolarına bakarken aklımıza getirdiğimiz bu kitlenin bir mensubu, Alman Milli takımını seçince pek de hayretler içinde olmamamız lazım.

Mesut kendisini besleyen eli ısırmayarak son derece onurlu davranmıştır. Kabul edin ki adamı iki sene öncesine kadar Türkiye'de tanıyan tek bir futbolsever yoktu. Yok antrenörler ümit milli takıma çağırmış da gelmemiş safsatalarını geçiniz. Alman ve Türk milli takımları arasında yıllardır oyuncu sobeleme yarışını bilmesek inanıp ayıplayacağız çocugu. İki ülkenin de alt ligleri bir kereye mahsus göstermelik milli takımlara çağrılan Türk gençleri ile dolu.

"Alman Milli takımında bir kere, Türk Milli takımında bin kere" kaleminde söylemleri okudukça kendi milli takımımızı ciddi bir şekilde hafife aldığımızı düşünüyorum. Geleneksel olarak Almanya'nın iyi yetiştirdiği santrfor, stoper ve kaleci mevkileri dışında Türk oyuncuların genel kalitesinin Almanlar'ın kesinlikle altında olmadığını iddia ediyorum. İleriye dönük orta saha mevkisinde dünü bugününü tutmayan Ballack'ın senelerdir ağzının içine bakan Almanlar'ın aslında tam aradığı adam Mesut. Sözün özü; Mesut bu performansını koruduğu sürece dünyada direk oynayamayacağı milli takım sayısı çok çok az ve Almanya bunlardan birisi degil.

Son olark Mesut'un seçimini halen ayıplayanlarımız varsa, demokrasinin tükenmeyen çarelerine başvurmalarını öneriyorum. Mesela kısa zamanda Alanzinho'yu Türk yaparız. O da ilk milli maçında Mesut'un önce sağından atıp solundan geçer sonra da bacak arası çalımla haddini bildirir densizin. Biz de YouTube'a koyar izleriz.

9 Şubat 2009 Pazartesi

Kepce kulaklarindan sen suclusun


Besiktas altyapisinin cikardigi 3 kepce arasinda, en sevilmeyeni oldu. A takiminda oynamaya basladiginda henuz 19 yasindaydi... "Yeni bir Sergen" geliyor gaziyla piyasaya suruldu...

Besiktas taraftarinin fitik ve ulser gibi hastaliklarla bogusmasinin temel nedenlerindendi (Ali Eren Beserler'e selamlar). 27 yasina kadar da ic hastaliklar bolumleri icin calisti; saglik sistemini ihya etti...

Ne olduysa Besiktas'tan ayrildiktan sonra oldu.

Once Diyarbakir, ardindan Bursaspor, Altay, Kasimpasa, Kocaelispor, Adana Demirspor ve en son olarak da Sariyer formalarini giydi.

Besiktas altyapisindan bu kadar gazla cikip, bu kadar beklentileri karsilayamamis bir oyuncu olmak hazindir...

Lakin, M. Sedef, Nail Tilbac, Aydin Karabulut gibi oyunculara ornek olmasi bakimindan, ibret alinacak adamdir Yasin. Almasini bilene tabi...

Not: Akillarda kalan iki hareketi Galatsaray macindaki 1.5 burgulu sommersault'u ve Chelsea macindaki negatif asistidir. Boyle bir adamdi kendisi...

Bu adam bambaska (Bedava, hem de para vermeden)



Usta hakkinda yorum yapmak ne haddime. Keyif cikariyoruz ancak...

8 Şubat 2009 Pazar

Preston North End


Dunyanin en cok izlenen ligi olan EPL'nin (daha dogrusu, Ingiltere'nin en ust duzey ligi diyelim) ilk sampiyonunun kim oldugunu sorsak; buyuk cogunluk 4 buyuklerden birinin adini verir (postun resmine bakip halen o cevabi verecek okurumuz yoktur Allah'ima sukur).

Profesyonel bir futbol liginin kurulmasi 1888 yilina rastlar... Ingilterede 18 yildir oynanmakta olan kompetitif futbol; once 1885'te profesyonel statu kazanir. Ardindan Aston Villa'nin basi cektigi 12 kulup tarafindan Football League kurulur.

Istikrari seven Ingilizlerin bu huyu kendisini futbolda da gosterir: bugun halen EPL'de oynayan Aston Villa, Everton, Bolton, WBA ve Stoke City; Football League'nin kuruculari arasinda yer alir. Geri kalan takimlar da uzun sureler en ust duzey liglerde oynayan Derby ve Wolves gibi takimlari icerir...

88-89 sezonunun sonunda sampiyon 2 devreli lig sonunda belirlenir ve 22 macta 18 galibiyet 4 maglubiyet alan Preston North End sampiyonluk ipini gogusler... 89-90'da sampiyonlugu yenileyen PNE; ust duzey son basarisini yasayacak; ardindan gelen 108 yilda en buyuk basarisi 1938 FA Kupasi sampiyonlugu ve 1958 lig ikinciligi olacaktir...

Kolay degil...


13 mac oldu... Manchester Untied gol yemedigi 13 macta 11 galibiyet 2 beraberlik cikardi...

11 galibiyetin 8'i 1-0...

Sampiyon belli, ikinci kim?

Kaptan gitti...


Arsenal'in efsane kaptani futbolu biraktiktan sonra, ilk olarak Wycombe Wanderers'in basina gecmis, ardindan da Arsenal'in teknik kadrosuna katilmisti...

4 ay once Portsmouth'un basina geldiginde ilerisi icin umutluydu Tony. Defoe-Crouch forvet ikilisine cok guveniyor; Ingiltere liginin en cok "clean sheet"ine sahip olan kalecisi James'e sirtini dayiyordu...

Daha dun yazdigim macta, Liverpool'a kok sokturmus; ama maglubiyeti engelleyememisti. Bu maglubiyetle ligin son siralarina demir atan Portsmouth yoneticileri dusme korkusunu hissedince careyi Adams'i gondermekte buldular.

Bugun itibariyle Tony bosta...

Yerine gececek isimler hakkinda spekulasyona basladi bile Ingiliz medyasi. Adaylar Avram Grant ve Alan Curbishley... Bakalim, gorelim...

Becks dondu...


Milan'da o eski gunlerine geri donebilecegini gosteren Becks'i, Fabio da bos gecmedi ve ayin 11'inde Ingiltere'nin Ispanya'da oynayacagi mac icin David'i kadroya aldi.

Becks eger 11 Subat'ta forma sansi bulursa, 108. macina cikacak ve en cok milli olan Ingilizler siralamasinda Bobby Moore ile 2. sirayi paylasacak...

125 macla siralamanin tepesinde yer alan Peter Shilton'u gecmesi icin Milan'da en az bir sezon daha ust duzey top oynamasi ve Guney Afrika 2010'a gitmesi gerekiyor...

Su istahi devam ederse, neden olmasin?

7 Şubat 2009 Cumartesi

Umit Milli


Fotograf sacma sapan bir Turk dizisinden (kadrajin bence en cok dikkat ceken yerinin ondeki tombalagin sag ayagi olmasi ruh halimi ele verir cinsten).

Asil olaya gelince; Umit Milli takim kadrosu aciklanmis. Kadronun yarisindan fazlasini canli izlemedim - onumuzdeki gunlerde ufak ufak tanitmaya calisirim herhalde...

En cok ilgimi ceken isim daha bir kac gun once Keyif Arasi Ozel'de bahsettigim Aykut Demir oldu (okumak icin asagidaki "keyif arasi ozel" tagine basmak yeterli)...

Iste kadro:

Kaleciler: Volkan Babacan (Fenerbahçe), Sinan Bolat (Standard Liege), Cenk Gören (Denizlispor), Onur Recep Kıvrak (Trabzonspor)

Savunma: Tuncay Acar (SV Wehen Wiesbaden), Yiğit İsmail Gökoğlan ((Manisaspor), Arda Yavuz (Hacettepe), Aykut Muhammet Demir (SC Excelsior), İhsan Kalkan (SC Vern), Abdullah Karmil (Trabzon Karadenizspor), Serdar Kesimal (FC Köln), Emre Özkan (Eskişehirspor), Mahmut Tekdemir (İstanbul Büyükşehir Belediyespor), Alparslan Erdem (Galatasaray), İsmail Köybaşı (Gaziantepspor), Ferhat Bıkmaz (Hannover 96), Hasan Ali Kaldırım (FC Kaiserslautern)


Orta Saha: Ahmet Arı (Gaziantepspor), İsmail Baydil (Denizlispor), Aydın Yılmaz (Galatasaray), Deniz Yılmaz (Bayern Münih), Soner Aydoğdu, Seçkin Getbay (Gençlerbirliği), Murat Ceylan (Gaziantepspor), Fuat Kalkan (Tennis Borussia Berlin), Serkan Şahin (FC Basel), Tunay Torun (Hamburger SV), Serhat Yapıcı (Hacettepe), Ferhat Kiraz (Karşıyaka), Guido Koçer (Hansa Rostock)


Forvet: Tevfik Köse (Kayserispor), Mustafa Pektemek (Gençlerbirliği), Turgut Doğan Şahin (Samsunspor), Ömer Şişmanoğlu (FC Sankt Pauli), Tufan Tosunoğlu (Kickers Offenbach), Sercan Yıldırım (Bursaspor)

Haftasonu


Evde oturup hafif depresif takilinca en keyifli sey futbol...

Sabah oncelikle Aston Villa - Blackburn Rovers macinin ikinci yarisini izleyerek basladim gune. EPL'nin bu seneki suprizlerinden biri Villa... Keyifli oynuyorlar; ozellikle Ashley Young gercekten zevk veriyor... Son dakikada hakettikleri 2. golu buldular ve maci 2-0 aldilar. Ikinci yarida oyuna giren Tugay sahada cok bir varlik gosteremedi- yine de saygim buyuk...

Hemen ardindan Portsmouth - Liverpool maci vardi televizyonda. Ilk yarisi cok baygin gecmis olacak ki, 5. dakikasinda uyumus, 55. dakikasinda uyanmisim... Sonrasi ise bildigin muhtesemlik. Son 5 dakikaya 2-1 onde giren Portsmouth; once Kuyt'un imkansiz acidan attigi golle beraberlige razi olur hale geldi; ardindan Torres'in kafasi, James'in caresizligi ile birlesince puansiz ayrildi staddan. Mac Portsmouth'un hakkiydi demiyorum; lakin, su mac Liverpool'a milat olabilir... Ha sene sonu sampiyon yine Manchester ama, eger bir mucize olursa; herhalde en cok bu mac hatirlanir...

EPL'den Serie A'ya gectik... Mac Milan - Reggina olunca, en azindan Beckham'i izleyelim diye oturduk ekranin basina... Lakin, keyifsiz gecen gecenin sabahi olunca, yine uykuya dalmis yorgun bunye... Yarim yamalak izleyebildim maci. Gorduklerim icinde sadece Beckham'in futbol istahi ve Milan'in kadrosunun yasliligi gozume carpti. Mac da siradan bir sekilde 1-1 bitti. Hos toplasan 20 dakika izleyememisimdir, o ayri husus...

TSL'deki maclari kacirdim bugun - ne Galatasaray'in ne de Sivas'in macini izleyebildim... Galatasaray'in puan kayiplari inanilmaz bir hizla ilerliyor. Fiksturleri de ters gelince aslinda cok beklenmedik bir husus degil (inanilmaz ama aslinda beklenen bir husus?). Sivas ise Mehmet Yildiz'in yoklugunu aramamis olacak ki Kocaelispor'u 2-0 yenmis. Gorunen o ki bu sene kume dusenler simdiden belli: Hacettepe, Kocaeli ve Ankaragucu bu sene ligde tutunamazlar. Umit Kayihan'i gonderen Denizli'nin ufak da olsa bir sansi var...

Yarinki durumumu bilemiyorum - keyfim hafif yerine gelmisken kendimi disari atabilirim sabahtan (Avrupa'nin aksamina denk geliyor). Besiktas'in maci bu diyarlarda sabah 5'te oynandigindan benim icin skordan ibaret olacak...

1-0 olsun bizim olsun mantigi...

KA Ozel: 2006 U19 Milli Takimi - Son Bolum


Blog postunun son bolumune hos geldiniz... Ask acisi ceken su salak yazar kulunuz bu ara bloga pek zaman ayiramiyor; ama sizlerden uzak durmak da keyifli degil (destek commentlerine simdiden selamlar, sevgiler - su yasa geldik halen ask acisi ha...)

Forvet hatti ile turumuzu bitirelim...

Arda Turan (Galatasaray) Cok bir sey yazmaya gerek yok. U19 takiminda forvet hattinda yer alan Arda; bugun Turkiye'nin en buyuk kozu haline gelmis durumda. Hem yetenegi, hem futbol zekasi, ustune de gosterdigi performansla herkesin begenisini kazanmis bir isim. Avrupa kesin, hangi takim olacagini simdilik kestiremiyorum.

Ilhan Parlak (Kayserispor) Genc yasinda Kayseri'de oynarken cok goze batmisti Ilhan. U19'da ve Kayseri'deki performanslari kendisine Fenerbahce'nin kapilarini acti. Lakin, transferinden sonra bir turlu forma sansi bulamadi... Halen herkesin aklinda "bir Ilhan vardi, ne oldu ona" sorusunun hedefidir(Besiktas'li Ilhan en son mankenlik yapiyordu; o degil bu sorunun subjesi). Bu gidisle "Anadolu golcusu" olma yolunda hizli adimlar atiyor. Gokhan Gulec v2'likten kurtulabilmesini dilerim...

Mevlut Erdinc (FC Sochaux) Halen Sochaux'ta; ciktigi 60 macta 21 gol atmis; Fransa liginin kalburustu forvetlerinden biri haline gelmis... Milli takim kariyeri o kadar da parlak degil; ozellikle Euro 2008'de beklentilerin cok altinda kaldi. Surekli gazetelerde 3 buyuklerle ilgili haberleri cikiyor: gelmesi cok da supriz olmaz aslinda. Benim begenmedigim tipte forvet olmasi nedeniyle, Fenerbahce veya Galatasaray yolunu secmesini temenni ediyorum...

Kenan Ozer (Besiktas) Besiktas'in alt yapisindan geldikten sonra A takimla da bir kac maca cikma sansi bulmustu Kenan. Kibris dogumlu Kenan once Karsiyaka'ya kiralandi; arindan da 2007 sezonunda serbest kalarak Kayseri Erciyesspor ile sozlesme imzaladi. Bu sene Erciyes'in bir cok macinda gorev yapan Kenan'in 6 golu de var. Besiktas'in hazirlik maclarinda fuleli kosulariyla iyi bir izlenim birakan Kenan, bir turlu sans bulamayarak siradan bir TSL/Bank Asya Ligi topcusu olma yolunda ilerliyor.


Bu yazi dizisi de burda son bulsun efendim. Ilerde yine ufak calismalar ile gelirim karsiniza... Simdi gecenin 3'unde su yazar kulunuz biraz kosesine cekilip yalniz kaliyor efendim... Selamlar.

5 Şubat 2009 Perşembe

7 Numara Insanin Kendine Yakisani Giymesidir


"Kaka mi Ronaldinho mu daha iyi şutördür?" anketine %73 gibi ezici bir cogunluk Kaka diyerek yanlış cevap verdi. Bu sefer daha kolay yerden soruyoruz. Gunlerdir blog ortamlarinda yukaridaki fotograf turluyor. Biz de alakali anketi acalim tam olsun. Yukaridakilerden hangisi efsanevi Manchester 7 numarasini en cok ustune yakistirdi?

Best
Robson
Cantona
Beckham
C. Ronaldo

Ilk oyu ben atarak kopya da veriyorum artik. Sag ust koseden devam...

Futbolu ozlemis cocuk...


Buralara geldiginde "Amerika'ya futbolu sevdirecegim" diyerek gelmisti...

250 milyonluk bir transferden bahsederken, olayin "tamamen duygusal" oldugunu bilmeyen yoktu.

Lakin bu aralar ilginc bir olay oluyor. Rossoneri'nin 32 numarasi hem iyi oynuyor, hem Milan'a hayat, hem de seyredene zevk veriyor.

Bugunku aciklamasi: "Milan'da kalmak istiyorum". LA Galaxy buna nasil cevap verir bilinmez, ama bu kadar net tavrini ortaya koymus bir adamin, bu sene Amerika'ya doneecgini hic sanmam...

Not: En taninmis oyuncunun Freddy Ljunberg oldugu bir lig haline geldi MLS. Gecmisler olsun efendim...

Not2: Bu hadise, benim yine de en azindan bir Seattle Sounders macina gidecegim gercegini degistirmiyor...

KA Ozel: 2006 U19 Milli Takimi - 3. Bolum


Orta saha ile devam edelim...

Serdar Ozkan (Besiktas) Daha universite yillarimda, bu cocugun antremanlarini izleyip "PAFta Serdar diye bir cocuk var; super topcu olacak" diye etrafimdakilere soyluyordum (ikinci bir isim olarak Umit Aydin'i veriyor, onda yaniliyordum). Buyudu, "super" olmasa da "iyi" topcu oldu. Bu aralar pek bir celimsiz gibi gelse de, Antalyaspor'a kupada attigi golle kumasinin iyi oldugunu bir kez daha hatirlatti. Birazcik guclenirse Super Lig'de daha uzun seneler oynar. Avrupa... Bilemedim.

Enis Kahraman (Trabzonspor) Trabzonspor alt yapisindan yetisti, A takimda kendine yer bulamadan once Akcaabat Sebatspor'a; ardindan da Alanyaspor'a kiralandi. Bu sezon 2 golu var; ama kariyerine bakilirsa 87 dogumlu Enis'in TSL'de oynamasi bayagi zor...

Gurhan Gursoy (Fenerbahce) 2004'te Adanaspor'dan transfer edildiginde henuz 17 yasindaydi. Bir donem genc milli takimin yarisini toplayan Fenerbahce'nin en cok gelecek vaadeden topcularindan biriydi. Sivasspor'da kiralik gecirdigi yillarin ardindan Fenerbahce'ye dondu. Fizigi cok guclu olmasa da, teknigi ile bir cok acigini kapatabilen, kumasi iyi bir topcu. Bu sene Fenerbahce formasiyla sadece 3 maca cikmis olsa da, ilerde iyi bir ilk 18 oyuncusu olur.

Mehmet Guven (Galatasaray) Adasi Topal cok daha on planda olsa da, Mehmet Guven'in Galatasaray'da sikca forma giyememesinin tek nedeni orta sahadaki bolluk. Mehmet Topal, Baris ve Ayhan'dan firsat buldukca gorduklerimize bakarsak bayagi iyi bir futbolcu olacak kapasiteye sahip. O kalitesini sahaya yansitmayi basarirsa onumuzdeki senelerde ismi sikca gecmeye baslar - aksi halde Anadolu'da muadili pek bol...

Aydin Yilmaz (Galatasaray) U19 yillarinda da saci uzun muydu hatirlamiyorum, lakin benim begendigim tur "hizli ve teknik" futbolcunun taniminda kullanilacak kadar hizli; bir o kadar da teknik. Uzaktan sutlari da isabetli olan Aydin'in tek handikapi, bu sene bolgesinde Arda ve Kewell'in bayagi iyi maclar cikarmasi. Avrupa'da herhangi bir kulupte oynayabilecek altyapiya sahip; tek dezavantaji devamliliginin olmamasi ve halen "ciliz" diye tabir edilebilecek bir fizige sahip olmasi. Adimlarini duzgun atarsa "Tuncay'in top oynamayi bileni" kivamina yaklasir.

Cafercan Aksu (Galatasaray) Galatasaray'in formasini terleten "xCan"larin Cafer olani... Galatasaray formasiyla bir elin parmaklariyla sayilacak kadar maca cikmasina ragmen, kiralik gittigi IBB, Orduspor ve Gaziantep Belediyespor'da (hani Besiktas'in kupadaki grubunda olan takim) iyi bir oyuncu oldugunu gosterdi. Umit milli takimin gediklisi, Galatasaray PAF takiminin onemli urunlerinden biri. Yasitlari Arda ve Serdar Ozkan kadar olmasa da, Galatasaray'a dondugunde kadroya girebilecek kapasitede bir oyuncu.

Baris Atas (Diyarbakirspor) 2005'te Diyarbakirsporla 5 yillik sozlesme imzaladiginda "yorenin cocugu, gelecek vaadediyor" gaziyla bayagi bir ilgi odagi olmustu. U19'a secildiginde "Artik 1. ligde oynar" deniyordu... Halen Diyarbakirspor formasi altinda Bank Asya 1. lig'de top oynamaya calisiyor. Bu sene forma bulmakta zorlanan Baris, Bank Asya 1. ligi ile TSL arasinda gidip gelecek bir profil ciziyor.

Son bolum: Forvet hatti

4 Şubat 2009 Çarşamba

Miladım 5 Şubat 1965

Foto Kredi: Hagi-Steaua


Iyi ki dogdun buyuk insan.

3 Şubat 2009 Salı

KA Ozel: 2006 U19 Milli Takimi - 2. Bolum


Sirada defans blogu var...

Mehmet Seyfettin Sedef (Besiktas): Benim en begendigim PAF oyuncularindan olan Mehmet, PAF takiminda 10 numara, A takimda sol bek, on libero ve sol acik olarak denenmek suretiyle kafasi karistirilarak, siradan bir oyuncu haline gelmisti. Bu sezon Feyyaz Ucar'in Altay'inda, Bank Asya liginde mucadele ediyor. Seneye Besiktas'a dondugunde basta Denizli olursa, 18'e girmesi hayli zor.

Serdar Kurtulus (Besiktas) Bursaspor'dan geldiginde cok gelecek vaadediyordu. Tigana'nin sisteminde on liberoda harika oynarken kotu bir sakatlik gecirdi. Bir ara milli takima kadar yukselse de, bu aralar dusus icerisinde... Zan formunu devam ederse, Zapo sag beke cekilir, Kurtulus'a da yedek benchi duser.

Emre Karaman (Giresunspor) Canli olarak hic izlemedigim bir isim. Valide Sultan'in memleketinin cocugu; bugunlerde Gaziosmanpasa formasi ile TFF 2. Ligde oynuyor. Giresunspor tarafindan 6 aylik kiralik olarak gonderilen Emre; 87 dogumlu olmasina ragmen pek de parlak bir kariyere sahip olacakmis gibi durmuyor.

Ferhat Oztorun (Galatasaray) 2005-06 sezonunun Fenerbahce derbisinde Gerets oynattigi icin bir anda gundeme dusen, 4-0 kaybettikleri macta devre arasinda oyundan alinan Ferhat'tan bir daha hayir gelmedi. Hakan Balta transferinde takas olarak kullanilan Ferhat; halen Manisaspor formasiyla Bank Asya liginde top oynuyor. TSL'de ortalama bir takimda rahatlikla oynayabilecek olsa da, bir daha 3 buyuklerden bir takima donemez gibi durmakta...

Aykut Demir (NAC Breda) NAC Breda tarafindan Excelsior'a kiralik olarak gonderilen 88 dogumlu Aykut, ayni takimda 2. sezonunda daha fazla gorev yapmaya basladi. Eredivise'deki ilk gollerine bu sezon kavusan Aykut, Umit Milli takima da zaman zaman cagiriliyor. Gurbetci duskunu takimlardan Besiktas ve Galatasaray takibinde.

Yarin: Orta Saha...

Allah akil fikir vs...


"Bu arada kış geliyor. Sürücüleri kar lastikleri almaları için uyarıyorum"

- Seckin Pirlier, 10,000$ karsiliginda Lastix.com reklami icin gobeginin uzerine dovme yaptirdigini acikladigi basin toplantisini bitirirken

Ingiltere'de 2 gun kar tatiline hamasi bakis


Saha soguktan beton gibiyse bize ne? Sivas'taki, Kayseri'deki futbolcular insan degil mi? Illa isitma mi olmasi lazimmis sahada. Arsenal artistlik yapmasin, ciksin oynasinlar. Nasri'nin de Ugur Ucar gibi dizi parcalanirsa kader kismet deriz.

2 Şubat 2009 Pazartesi

Oh be...


"En kotu saklanan transfer sirri" en sonunda hayat buldu...

Andrei Arshavin, Arsene'in Arsenal'ine bugun itibariyle transfer oldu. Nuh'cu Zenit, en sonunda Andrei'yi paslandirmak yerine, 15 milyon'u kasasina koymayi tercih etti...

Fabregas'in sakatliginda, Rosicky'nin eksikliginde orta sahanin dinamosu olacagi kesin... Onlar dondukten sonra da is yapar suphesiz...

Andrei ile yapilan bir roportajdan ufak not: Barcelona taraftari olan kardesimiz, yillarca Football Manager (veya gonullerdeki adiyla CM) oynamayi pek sever; her seferinde de Barca'yi secermis... Severim seni Arsho...

Not: Zenit'ten ayrilacak bir sonraki isim buyuk ihtimallde Danny olacaktir... Buyuk ihtimalle Manchester yolunu tutar...

Iyi oyuncu aslinda...


Sezon basinda "Jo iyi transfer arkadas" diye dusunmustum... Ozellikle Robinho ile iyi bir ortak olacagini, Jo'nun indirip, Robinho'nun vuracagini hayal ediyordum...

Olmadi, kumas tutmadi...

Jo, sezonun geri kalani icin Everton'un yolunu tuttu. Toffee'lerin iyi bir forvete ihtiyaci vardi; iyi oynasalar da kale onunde pek de saglam degillerdi. Bakalim hava degisimi nasil gelecek...

1 Şubat 2009 Pazar

KA Ozel: 2006 U19 Milli Takimi - 1. Bolum


Genc futbolcuya olan duskunlugum blogu takip edenler tarafindan bilinir... Arda'nin bir roportajinda "Benimle birlikte genc takimlarda oynayan arkadaslar bugun milli takimda yoklar" diyince, aklima bir fikir geldi...

Ustteki fotograf, 2006 U19 Avrupa Sampiyonasina giden (ve Ispanya'ya playofflarda yenilip elenen) Milli Takimin kadrosu...

Onumuzdeki gunlerde, bu kadrodaki cocuklarin simdi neler yaptiklarina bakacagiz...

Ilk once: Kaleciler...

Volkan Babacan (Fenerbahce)
: Adasinin bipolar performanslari nedeniyle (ben hayatimda bu kadar "mac cevirebildigi kadar mac kaybettiren" bir kaleci gormedim arkadas) arada sirada Fenerbahce kalesinde gorev almaya basladi. Yanilmiyorsam, bu sene ligde de bir kac mac forma giydi... Cok ozelligini goremedik, ama Super Lig'de orta siralardaki bir takimin kalesini cok rahatlikla emanet edebilecegi bir kaleci...

Serkan Boydak (Besiktas): Besiktas formasiyla ilk 18'e bile giremediginden eminim... TFF raporlarina gore PAFta 37 maca cikmis Serkan; bugunlerde Adiyamanspor formasini terletiyor. TFF 2. Ligde oynayan Adiyamanspor'un 4 macinda sahaya cikmis... Gelecegi pek de parlak gozukmuyor...

Yarin: Defans

Haftasonu...


Hafasonu sirti basket sahasinda birakinca butun gun futbol izleme sansi buldum... Aklimda kalanlar...

Manchester United - Everton macini izledim - futbolun ne oldugunu hatirlamak icin arada bir EPL maci izlemek onemli. Manchester bu senenin tartismasiz sampiyonu (bahis sitelerinde hala para yatirabiliyor muyuz?); dunyada butun takimlar bir yerde, Barcelona ve Manchester baska bir yerde olmali...

Barcelona demisken... Messi 5000. golu atti... Bayagi da yakisti kardesime... (Fener'in X'inci golu Uche'den gelmisti; ona da sevinmistim...)

Fenerbahce yine yeni yeniden evinde puan kaybetti... Gaziantep Tabata and Co. halinde yine iyi top oynuyorlar... Forvetleri Beto biraz daha hareketli olsa, bugunku maci alirlardi...

Fenerle puanini esitleyen Besiktas yine kotu bir oyunla galip gelebildi. Takimda bir isik yok, benim gibi romantikler arada bir Yusuf'un bilek hareketlerinde heyecanlanmak istiyor, ama nereye kadar...

Galatasaray ve Trabzonspor haftayi kayipsiz kapadi... Nonda'nin golu Tello'nunki ile yarisir guzellikte (yazar kulunuz Tello'nunkini tercih ediyor)...

Ankaragucu ve IBB bu senenin dusmeye en yakin isimleri... Batugol 2 gol atti diye bu aralar mansetlere cikabilir, ama atis bicimine bakinca ben pek de heyecanlanmadim. Ayni macta Youla'nin 3 gol attigini da unutmayalim...

Kapanisi Amerikan futbolu ile yaptik bu haftasonu... Macin en keyifli aninin bitiminde baslayan The Office ozel bolumu olmasi; bu spora ilgimi anlatir...