26 Şubat 2009 Perşembe

Hipodrom, Fener ve Dedem...


Hani adam gibi adamlar vardir... Odaya girince - belki cocuksun, belki farkinda degilsin ama - geri kalanlarinin oturusu degisir... Eskilerin "efendilik" simdilerin "karizma" dedikleri hadise...

Agir ceza baskanligi sirasinda bebektim... 80 doneminin ortalari... Hakimligi sirasinda gordugu hurmeti, nasil hakim oldugunu, hep anlattiklarindan ogrendim...

Babam o "arada kalmis" kusaktan... Buyurken efendiligi, buyudukten sonra "acik pazar ekonomisini" ogrenenlerden... Ama kendine de ornek aldigi, bana da ornek verdigi adam ayniydi... Dedem. 20li yaslari ortaladik, babam dedemin klonu, ben de babamin...

Cok dede-torun gibi, kendimi bildigimde dedem "yasli"ydi gozumde (buyudukce, 65 nasil genc geliyor aslinda). Yas haddinden emekli oldugunda, yaz aylarini Buyukcekmece'deki yazliginda gecirirdi... Yanina giderdik sikca; sehirli insanin haftasonu kacamagi tadinda...

En buyuk meraki at yarisiydi dedemin... Buyuk meblalar degil ha...

Nasil simdi "iddia" ugras olmussa; o da atlari takip ederdi... Hangi at safkan; hangisi kimin yavrusu; hangisi cim ati, hangisi kumda cosar... Hepsini bilirdi - en azindan bana biliyormus gibi gelirdi...

Hic onemli bir kazanci oldugunu hatirlamiyorum- zaten umrunda degildi... Sicak yaz gunlerinde mesgaleydi yarim saatte bir kosulan kosular...

Ben cizgi film izlerken "TRT'yi acsana" derdi, "kosu var"...

Acardim, hic istemesem de...

Sonra ben "buyudum", o "yaslandi"...

Fenerbahce'nin Besiktas'a surekli kaybettigi yillari yasamisti O da babam gibi... Sevmezlerdi aslinda Besiktas'i...

Ben tutunca, benim hatrima tuttular ikisi de...

Besiktas kotu oynasa da, ben uzulmeyeyim diye "canin sagolsun, iyilerdi aslinda, bir sonraki mac kesin kazanir" diyenlerdi...

Ben buyuyordum, o yaslaniyordu...

Amerika'ya geldim... 16 yasinda universiteye geldigimde "bitirince donersin insallah" diyordu...

"Donerim tabi" diyordum...

Universite bitti... 3.5 senede...

"1 senede master'i hallederim, oyle donerim" diyordum... "Insallah" diyordu...

Arada, aslinda belki de cok istekli olmasam da, her Turkiye'ye gelisimde ilk ugradigim evdi dedemin evi... Annemin babasini ben daha cocukken kaybettigimiz icin, ailenin buyugu denilince aklima gelendi...

Ben buyuyordum halen... O yine yaslaniyordu...

Ise basliyordum... Gelip gitmelerim seyreklesiyordu...

Son 3 senede ancak 3 kere gidebiliyordum geriye... Havaalanindan dogru Feneryoluna...

Yaslanmisti; gecirdigi onemli bir rahatsizligin izini tasiyordu... Ama aile ne kadar "kafasi yerinde degil artik" dese de, benle konusurken hep iyiydi... 20 sene once nasilsa, oyleydi...

Cocuklugumdan beri evinde ayni sekilde oturuyordum ben... Hani, onun karsisinda baskalari onunu iliklerken, ben Milliyet ve Posta gazetelerini alir; kanepeye uzanir, onu okurdum, bir yandan laf yetistirirken...

"Ne olacak Fener'in hali" geyigini yapardik... Kufur etmezdi dedem... "Esekler" derdi... "Adam olacaklari yok..."

1 ay once aldim biletimi Istanbul'a...

1 yil 3 ayin ardindan donme plani...

Ruyamda gordum kendisini uc gun evvel...

Bugun, Facebook'tan gelen lanet, pis bir mesaj cekti ilgimi... "Abi, uzun zamandir gorusmuyoruz" diye basliyordu mesaj, "gazeteyi okuduk, dedeni kaybetmissin, basin sagolsun" diye bitiyordu...

Veya bitmiyordu da, ben orda kapatiyordum bilgisayari...

Bizimkileri ariyordum, halen inanmayarak...

"Evet oglum, soyleyemedik sana" diyorlardi...

Hani ilk 5 dakika kabul edemiyor ya insan... Orda bosaniyor yaslar gozden...

Sonrasi bosluk... Elden bir sey gelmeyisi... Ne senelerden 1960, ne memleketlerden Almanya... Ama, uzakta olana her yer gurbet...

Oturuyorum, bir kac saat geciyor, kafayi toplayamiyorum ki...

Sonra oturuyorum bilgisayarin basina...

Bu yaziyi yaziyorum...

Hayat bu diyor arkadaslar... Boyle hayatin ta anasini diyorum... Isyanimin hedefi yok... Cuma'ya gitmedim hic (1 kere galiba); giden arkadaslar var... Haber verin yarin diyorum; gitmedik bugune kadar adam gibi, ruhuna bir dua okuyalim bari...

Bana kalanlar dedemin 1940 baskili kitaplari; 3 ciltlik Hayat ansiklopedisi; at yarisi; hukuk; Posta gazetesi ve Fenerbahce...

Buyumek ne pis seymis arkadas...

4 Yorum:

Burçe dedi ki...

başınız sağolsun. hayat bu deniyor evet ama bu aralar çok sık söyledim bana kalırsa bu olmamalı, düzen değişmeli, ölüm vs. bunlar hep çok gereksiz şeyler.

sabırlar ve yine keyifli günler diliyorum.

ery dedi ki...

..keske biz sadece buyusek de, biz kucukken buyuk olanlar yine hep "buyuk" kalsa, hic yaslanmasa... basin sagolsun...

Adsız dedi ki...

Başın sağolsun. Rahmetlinin mekanı cennet, komşusu Hz. Peygamber olsun.
Birer birer gidiyor hayatımıza anlam katan güzel insanlar. Eski, saf, temiz Fenerbahçe'nin, gönülden bağlı güzel insanlarını da maalesef uğurluyoruz birer birer. Meydanları ümmet olmuş, biat eden düşünce fakiri körlere bırakarak....

aşkın dedi ki...

İnsan geride bıraktıklarıyla hatırlanır ve bir nevi yaşamaya devam eder.Başın sağolsun.